Yerleşik toplum halinde yaşamaya başlayan insanın, iletişim yöntemlerini geliştirdikçe doğal olarak sosyal ilişkilerinin de geliştiğini söylemiştik.

Sonuç olarak bireyler arası alışverişlerin başlaması, onun ihtiyaçlar sıralamasını değiştirmiş, onu bilgi ve beceri birikimini aktarmak için daha kolay, daha hızlı ve daha doğru yöntem yapısı arayışına yöneltmiştir.

Gelişen bu bilgi ve kültür yapısı içinde kullanageldiği görsel ve işitsel becerilerini sisteminize etmeye başlamış, mağara duvarlarına çizdiği, taşlara yonttuğu şekilleri çeşitli materyaller üzerine de çizip, onlara bir takım anlamlar yükleyerek yazı denilen iletişim aracına ulaşmıştır.

Antik çağlara gelindiğinde, insanın en temel iletişim aracı olan dilin, hitabet sanatına dönüşerek daha teknik, daha estetik ve etkili bir argümana dönüştüğünü görüyoruz. Doğanın en temel iletişim aracı olan sesin, evirilerek müzik haline gelebilmesi için de benzer bir süreç yaşanıyor.

Konuşabilme becerisini henüz kazanamamış olan bebeği izlediğimizde, onun ‘de-de, da-da’ gibi belli ritimsel kalıplar ve basit hecelerle sesler çıkarttıklarını görebiliriz.

İlk insanın öncelikle ritme olan yatkınlığının anne karnında işittiği kalp atışları ile başlayan bir süreç olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Melodi ise; onun yaşadığı ortamdaki doğal sesler olur, çevresinde yasayan tüm hayvanların birbirlerine söyledikleri cinsel çağrı şarkılarından başka bir şey değildir.

Bu ikisini, yani ritim ve melodiyi birleştirerek müziğe ulaşması pek de zor olmamış olsa gerek. Bir yandan el becerileri gelişip alet kullanmaya başlayınca, avladığı hayvanların derileri güneşte kurutup gererek, ağaç kütüklerine vurarak çıkardığı seslerden daha ahenkli sesler elde etmeyi başarmış ve böylece ilk enstrümanını yapmıştır.

İnsanoğlu ritimle başlayan müzik serüveninde, ilk enstrümanı olan ilkel davuluyla, ahenkli hale getirdiği ritmi, kontrollü olarak kullanmayı başardığı kendi sesi ile birlikte kullanarak etkili yeni bir sosyal iletişim aracına yani müziğe ulaşmayı başarmıştır.

Sonunda tüm argümanların, yani dil, müzik ve resim gibi iletişim araçlarının bir araya gelmesi hiç de zor olmamış, ortaya insanın hayatına ve kendisine dair hikayelerin, dekorla, müzikler birlikte taklit edilerek anlatıldığı daha zengin, daha etkili bir sosyal iletişim aracı çıkmıştır.

Bugün biz buna tiyatro diyoruz.

Yazar

Merhaba! Ben Asuman DABAK. Ben bir tiyatro sanatçısıyım. Size bugün burada evrensel bir sanat dalı olan tiyatronun gelişim süreci ve onun süjesi olan insanın, tiyatro ile olan bağı hakkında konuşacağım. Sizlere, tiyatro sanatçısı olarak kendi gözlem ve deneyimlerimi aktarmanın yanı sıra kendilerine minnet borçlu olduğumuz bilim insanlarının, düşünürlerin bizlere aktardığı değerli çalışmalarının referans ve ışığında bu sanat dalının ortaya çıkışı ve gelişimi hakkında bilgi sunmaya çalışacağım.Teşekkürler.

Yoruma kapalı.

Pin It