Kategori

Kültür ve Sanat

Kategori

Varadero gezi rehberi, bu şehre gidecek olan kişiler için hazırladığımız bir rehberdir. Varadero, Küba’nın en güzel tatil yerlerinden bir tanesidir. Matanzas kentinde yer alan Varadero, Küba’nın en çok talep gören yerleri arasındadır. Karayiplerde bulunan en büyük sayfiye alanı olan kentte çeşitli oteller, dükkanlar, su sporu aktiviteleri ve havuz başı eğlenceleri yer almaktadır. Varadero’da yer alan 20 kilometrelik doğal kumsal da şehre gelen turistlerin ilgisini yoğun bir şekilde çekmektedir. Söz konusu sahil, Karayiplerin en muhteşem sahillerinden bir tanesidir. Özellikle Küba’da tatil planında Varadero’yu tercih eden kişiler şehirdeki lüks otellerde konaklayarak Varadero’nun eşsiz beachlerinde muhteşem bir tatil geçirebilirler. Bunun yanı sıra Varadero muhteşem doğası ile de Küba’ya gelen turistlerin göz bebeği konumundadır. Eğer siz de Küba’da tatil planı içerisindeyseniz Varadero’yu tercih edebilir ve Varadero’da ki eşsiz yerleri gezerek tatilinizin tadını çıkarabilirsiniz.

Varadero’da tatil planı olan kişiler için hazırladığımız Varadero gezi rehberi sayesinde şehir ile ilgili detaylı bilgiye sahip olabilirsiniz. Varadero gezi rehberini gelin hep birlikte inceleyelim.

Varadero’da Gezi Rehberi İçeriği

Varadero aslında bir tatil ve otel bölgesidir. Bu nedenle şehre gelen turistlerin vakit geçirebileceği çok fazla alan bulunmamaktadır. Ancak bölgede yer alan etkinlikler, parklar ve çeşitli müzeler kişiler ilgisini çekebilmektedir. Varadero’da gezilebilecek çeşitli yerleri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.

Parque Josone

Şehir merkezine gömülmek istemiyorsanız doğanın tadını çıkarabileceğiniz en iyi yer şüphesiz ki Parque Josone’dir. 1940’tan beri kente gelen turistlerin ilgisini çeken Parque Josone büyülü manzaralı bahçeler arasındadır.

Cueva de Ambrosio

Cueva de Ambrosio, Varadero şehrinin doğuya doğru kuzeyinde yer almaktadır. Sık ormanlıkların arasında büyük bir otel kompleksi ile yükselen mekan, şehre gelen turistlerin sık sık ilgisni çekmektedir.

Reserva Ecologica Varahicacos

Ambrosio Mağarası’nı geçikten sonra Varadero’nun en doğal alanına denk gelirsiniz. Reserva Ecologica Varahicacos’da insan kemiklerinin bulunduğu Cueva de Musalmanes isimli bir mağara yer almaktadır. Varadero geziniz sırasında bu müzeyi mutlaka ziyaret etmelisiniz.

Varadero’ya Ne Zaman Gidilir?

Varadero, Yengeç Dönencesi’nin güney kısmında bulunmaktadır. Bu doğrultuda bölgede tropikal iklimin etkileri gözükmektedir. Yıl boyunca kuzey doğudan esen alize rüzgarları ise kentte hakimiyetini sürdürmektedir. Sıcaklık ise Karayip denizindeki akımlara göre değikenlik göstermektedir. Bu doğrultuda kente gelmek isteyen kişilerin yılın her mevsimi Varadero’yu tercih edebileceğini ifade edebiliriz. Son olarak Kasım ve Nisan arasında bölgeye yağış olmadığını söylemek mümkündür.  Dolayısıyla Yıl içerisinde ki mevsimsel sıcaklık farkı ise oldukça fazladır.

 

Louvre Müzesinde görülmesi gereken tarihi eserler pek çok kişinin merak ettiği önemli konular arasındadır.  Dünyanın en güzel sanatlarından bazılarına hayranlıkla bakmak için Fransız krallarının sarayını ziyaret edin. Louvre, Leonardo da Vinci’nin Mona Lisa’sı ve Vénus de Milo da dahil olmak üzere Batı Uygarlığının en ünlü başyapıtlarının çoğuna sahiptir. Dolayısıyla Müzenin resimlerinin büyük bir kısmı Louvre’un kraliyet ikametgahı olduğu zamanlarda yaşamış olan çeşitli krallara aitti; diğer parçalar Fransa’nın Vatikan ve Venedik Cumhuriyeti ile yaptığı anlaşmalar yoluyla elde edildi. Koleksiyon, I. Napolyon’un ganimetleriyle daha da zenginleştirildi.

Louvre Müzesinde Bulunan Eserler

1.Mona Lisa , Leonardo da Vinci (Denon Kanadı, Oda 711)

Leonardo da Vinci’nin Mona Lisa’sı (Denon Kanadı, Oda 711) | Joaqun Martnez / fotoğraf değiştirilmiştir. Bilim adamları, Mona Lisa’yı dünyanın en ünlü tablolarından biri yapan şeyin ne olduğunu tartışıyorlar. Bu doğrultuda bir açıklama gizem duygusudur. Bakıcının kimliği belirsiz. Betimlenen kadının, Francesco del Giocondo adlı Floransalı bir tüccarın karısı olan Lisa Gherardini olduğuna inanılmaktadır.

2.Les Noces de Cana , Paolo Veronese (Denon Kanadı, Oda 711)

Paolo Veronese’den Les Noces de Cana (Denon Kanadı, Oda 711) | Ivo Jansch / fotoğraf değiştirilmiştir.

Veronese, Venedik’teki Benedictine San Giorgio Maggiore Manastırı tarafından yaptırılan bu olağanüstü tabloyu 1563’te yarattı. Dolayısıyla 70 metrekarelik devasa tablo, Louvre galerisinin tüm duvarını yerden tavana kadar kaplıyor; başlangıçta manastırın yemekhanesini süslemek için tasarlanmıştır.

3.Venüs de Milo (Sully Kanadı, Oda 346)

Vénus de Milo Louvre’un antikalar dairesi olayları biridir. Afrodit olarak da bilinen bu çekici heykel, Yunan güzellik idealini temsil ediyor. MÖ 100 civarında yapılan tanrıça heykeli, geç Helenistik Dönem’in stilizasyonunu yansıtıyor. Eser, 1820’de Yunanistan’ın Milos Adası’nda (antik Yunanca “Melos”) keşfedildiğinden ve Kral XVIII. Louis’e sunulduğundan beri sanat dünyasını büyük oranda büyüledi.

4.Victoire de Samothrace (Denon Kanadı, Oda 703)

Helenistik sanatın bir başyapıtı olan bu anıtsal klasik heykeli seyretmek nefes kesicidir . Bu doğrultuda MÖ 190 civarında yaratılan kanatlı Zafer Tanrıçası, Semadirek adasında bulunmuştur .

 

 

Frida Kahlo Meksikalı bir ressadır. Günümüzde pek çok kadının idolü olan ünlü bir ressamdır. Sadece resimleri ile değil hayata karşı gösterdiği tutum ve yaşama azmi ile de bilinen Frida Kahlo’nun acı ve sanat dolu hayat hikayesini sizler için derledik. Şimdi gelin Frida Kahlo’nun hayat hikayesini yakından inceleyelim.

Frida Kahlo Kimdir?

Tam adı Magdalena Carmen Frida Kahlo Calderon olan ünlü ressam, 20.yüzyılın popüler kültür ikonu haline gelmiştir. Resimleri ve inişli çıkışlı özel hayatı ile dikkatleri üzerine çeken Frida Kahlo, 6 Temmuz 1907 yılında Meksika’nın Coyoacan bölgesinde doğmuştur. 47 yaşında hayata gözlerini yuman Kahlo’nun son derece hüzünlü bir hayat hikayesi vardır.

Sol görüşleri ile bilinen Kahlo’nun doğum günü 6 Temmuz 1907 olsa da ona göre Meksika Devrimi’nin gerçekleştiği 7 Temmuz 1910’dur. Çünkü yaşamının Meksika’nın doğuşu ile başlamış olmasını istemiştir.

Frida Kahlo, tahta bacak lakabı ile bilinmektedir. Daha 5 yaşındayken acı hayat ile tanışan Kahlo, bir gezinti esnasında ayağına ağaç köklerinin düşmesi ile çocuk felci geçirir. Bacağı engelli olan Frida’ya 5 yaşındayken Tahta Bacak Frida lakabı takılmıştır. Henüz 5 yaşındayken yaşadığı bu talihsiz olayı Frida daha sonra şöyle açıklar: “Chapultec’teki düşüşümle, daha sonraları yaşadıklarım arasında ne tür bir bağlantı kurulabilir, bilmiyorum. Ama kesin olan birşey varsa, o da acının bedenime ilk kez o gün girmiş olduğudur.”

Frida Kahlo’nun Hayat Hikayesi

Frida, dönemin en iyi okullarından biri olan Ulusal Hazırlık Okulu’nda eğitim görmüştür. Bu dönem1de felsefe, sanat ve edebiyata yönelen Frida, Meksika’nın felsefi yaşamanın en önemli isimlerinden biridir. Okulda Jose Gomez Robleda, Alejandro Gomez Arias ve Alfonso Villa ile arkadaş olmuştur. Anarşist bir edebiyat grubuna katılmıştır.

19 yaşındayken o dönemki sevgilisi Alejandro Gomez ile bir otobüsten şemsiyesini unuttuğu için iner. Başka bir otobüse biner. Bu otobüsün tramvay ile çarpışması sonucunda tramvay demirlerinden bir tanesi Frida’nın sol kalçasına girer. Bu kazada Frida’nın leğen kemiği çıkar. Tam 32 kere ameliyat olan Kahlo’nun sağ bacağını ise 1954 yılında kangren yüzünden kesilmiştir. Kazandan bir ay sonra hastaneden çıkan Kahlo, hasta yatağının tavanına ayna yaptırmıştır. O aynaya bakarak ilk oto portresi olan Kadife Elbiseli Otoportre’yi 1926 yılında yapmıştır.

Kedi patileri ile ilgili bilinmesi gereken bazı önemli detaylar vardır.

1.Kedi Patileri Gizleyen Kılıflar Gibi Davranırlar

Çitalar dışındaki tüm kedilerin geri çekilebilir pençeleri vardır. Ve tıpkı Wolverine gibi (karakter, gerçek hayvan değil), kedi pençeleri bu pençeleri avlamak veya tırmalamak için kullanmaları gerekene kadar gizler.

2. Kedi Patileri Daha Fazla Basamağa Sahiptir

Bir kedi pençesine yakından bakarsanız, ön pençelerinde ekstra küçük bir “ayak parmağı” olduğunu göreceksiniz. Her ön ayak üzerinde beş basamak ayak parmakları ve her arka ayak üzerinde dört, toplam 18 basamak vardır. Her ön pençedeki ekstra ayak parmakları aslında pisi pençeleri için başparmak gibi olan çiğ pençelerdir.  Diğer ayak parmaklarından biraz daha yüksektedirler.

3.Kedilerin Ekstra Ayak Parmakları Olabilir.

Çiğ pençelerin yanı sıra, bazı kedilerin yavru pençelerinde daha fazla ayak parmağı olabilir. Onlara polidaktil kediler denir ve her pençede altı ya da yedi ayak parmağı olabilir—bir kedideki çoğu ayak parmağı için dünya rekoru 28 ayak parmağıdır.

4.Kedinin Avuç İçi Terliyor Pençeleri

Bir kalabalığın önünde konuşmak zorunda değiller, ama bu kedi arkadaşının gergin olmadığı anlamına gelmez. Tıpkı terli avuç içlerimiz gibi, kediler de terli pençeler alabilir. İnsanlar soğumalarına yardımcı olacak çok sayıda ter bezine sahiptir. Kediler ise sadece pençe pedlerinde bu bezlere sahiptir. Kitty pençeleri küçük olduğundan, gerçekten verimli bir soğutma sistemi olarak çalışmazlar.

5.Kedi pençeleri yerleşik bir lif kabağı gibi davranmaktadır.

Kedilerin kendilerini nasıl yetiştirdiklerini izlediyseniz. Pençelerini kulaklarını, burnunu ve başını temizlemek için küçük bir kürk yıkayıcı olarak nasıl kullandıklarını göreceksiniz. İlk olarak, bir pençe yalarlar ve sonra pençeyi her alan üzerinde dairesel bir hareketle tekrar tekrar ovalarlar. Bu yerleşik lif kabağı, yüzlerini onlar için damat edecek başka bir pisi kardeşi olmadığında kullanışlı olur.

6.Renk Eşgüdümlüdürler

Kedinizin pençe pedlerinin ne renk olduğunu veya nedenini hiç düşünmemiş olabilirsiniz. Pedlerin rengi genellikle kedinizin kürk rengiyle koordine olur, bu da mantıklıdır. Ancak bazen pençe pedinin rengi burun ile eşleşir.

 

Size David Hockney hakkında bilmediğiniz 5 gerçeği getiriyoruz. Bradford’un 1989 İngiliz Telekom telefon rehberinin ön kapağını işlemekten sinestez olarak hayatına kadar ve sonrasını!

Britanya’nın yaşayan en seçkin sanatçılarından biri olarak kabul edilen David Hockney’in 60 yıllık kariyeri vardır. Üstelik  onun resim, gravür, fotoğraf ve ötesine uzanan geniş bir yapıt ürettiğine tanık oldu. Sanatçının geçen yıl Tate Britain’deki retrospektifi, müzenin şimdiye kadarki  en çok ziyaret edilen sergisiydi. Üstelik yaklaşan ‘Bir Sanatçının Portresi (İki Figürlü Havuz)’ satışının Kasım ayında bir Christie’s satışında 80 milyon dolarlık bir hasılat yapması bekleniyor. Eğer öyleyse, bu, açık artırmada satılan yaşayan bir sanatçının eserinin (Jeff Koons’un elindeki) rekorunu kıracak.

İkonik, saygıdeğer David Hockney’i kutlamak için, size  Hockney’den ilham alan sanat eserlerinden oluşan bir  koleksiyon ve sanatçı hakkında bilmediğiniz 5 gerçeğin bir listesini sunuyoruz.

David Hockney ile İlgili 5 Gerçek

1. Sinestezi

Hockney, 2007’de Guardian’a “Akıl sağlığım için sigara içiyorum” dedi. Sinestezi ile doğan Hockney, müzikal uyaranlara tepki olarak renkleri görür. Bunu resmine veya fotoğrafçılığına hiç çevirmemiş olur. Ancak arka plan renklerini ve aydınlatmayı her bir notayı dinlerken gördüğü renklere dayandırdığı bale ve opera sahne setleri tasarımlarında ortak bir temel ilkedir.

2. California Rüyası

Uzun yıllar yaşayacağı Kaliforniya’ya yaptığı bir ziyaret, Hockney’e ikonik yüzme havuzları serisini nispeten yeni akrilik ortamında yapması için ilham verdi. Sanatçı, 2017’de CNN’e verdiği demeçte, “Yüzme havuzlarını, yaptıkları tüm kıvrımlı çizgileri her zaman sevdim” dedi.

3. Ipad Sanat

 

Hockney, 2009’dan beri Apple tarafından tasarlanan Brushes uygulamasını kullanarak yüzlerce portre, natürmort ve manzara çizdi. Artnet News’e verdiği röportajda sanatçı, “Bir iPad’de çizim yapmaya başladığımda onu sevdim” dedi. “Müthiş bir ortam olduğunu düşündüm. Her şey parmaklarınızın ucunda, temizlik yok. Karanlıkta bile iPhone’uma uzanıp çizebileceğimi fark ettim, suluboya ya da başka bir şeyle yapamazsınız” diye ekledi.

4. Çift Rekor Kırması

Bu yılın başlarında, iki eser bir gecede bir David Hockney için rekor müzayede fiyatını kırdı. ‘Pacific Coast Highway ve Santa Monica’ (1990) New York’ta bir Sotheby’s satışında 28.5 milyon dolara satıldı. Üstelik ‘Piscine de Medianoche (Kağıt Havuzu 30)’ 11,7 milyon dolara satıldı.

5. Telefon Rehberi

Hockney, sanatçının büyüdüğü Bradford için 1989 İngiliz Telekom telefon rehberinin kapağını tasarladı. Kitabın bir kopyası, geçen yıl sanatçının 80. doğum gününü anmak için özel bir David Hockney Galerisi’nin açılmıştır. Ayrıca  Bradford’daki Cartwright Hall’da sergilenmektedir.

 

Bedavacılık kültürü, emeğe saygı gösterilmeyen toplumların en büyük problemlerinden bir tanesi olarak kabul görmektedir. Bu noktada bedavacılıkla alakalı güçlü bir yapı tesis etmek ve sanata değer vermek oldukça özeldir. Türkiye’de bedavacılık kültürünün oldukça yaygın olduğunu söylemek mümkündür. Bu nedenle de bedava olana rağbet gösterilmemesi adına daha ciddi adımlar atmak gerekmektedir. Peki, ama nasıl?

Bedava olana ilgi gösteren insanların oldukça fazla olduğunu hatta her insanın bedava olanı isteyeceğini söyleyebiliriz. Ancak bedavacılık kültürü bedava olanı değil paralı olanı bedavaya getirmeyi ifade eder. Bunu bir bakıma emek hırsızlığı olarak değerlendirmek de söz konusudur. Böylesi bir ortamda tiyatronun gelişme kaydetmesi de söz konusu olmaz. Neden mi?

Tiyatro ve Bedavacılık Kültürünün Etkileşimi

Tiyatro, sanatçıların bir olay ya da durumu farklı bakış açılarıyla yansıtmalarına olanak sağlayan sanat etkinliğidir. Bu bağlamda tiyatronun çok değerli olduğunu ve emek gerektirdiğini söylemeliyiz. Peki, tiyatro gibi zahmet gerektiren bir konuda nasıl harekete geçmek gerekir? İnsanların emeğini de göz ardı etmeden tiyatroya hakkını vermek adına neler yapılması gerekir.

Bedavacılık kültürü ile mücadele etmek adına öncelikle sanatçıların emeğine saygı göstermek ve bu emeğin boşa gitmesine neden olacak çalışmalardan uzak durmak gerekir. Bunun yanı sıra tiyatronun değerli olduğunu ispat edecek eylemlere girişmek gerekmektedir. Bu anlamda önemli olan bedavacılık kültüründen uzaklaşmak adına anlamlı çalışmalara imza atmaktır.

Bedavacılık Kültürü ve Tiyatroya Değer Vermek

Tiyatro, Türkiye’de gün geçtikçe değerini kaybeden bir alan olmaktadır. Bu alanın erozyona uğramasında neden olan en önemli konunun bedavacılık kültürü olduğu açıktır. İnsanların bedavaya tiyatro izlemeye çalışması bu alanın ciddi manada zarar görmesine neden olur. Bir tiyatro sever olarak tiyatronun bu denli zarar görmesine içiniz elvermiyorsa harekete geçmelisiniz.

Toplumu düzeltmenin kendini düzeltmekten geçtiğini söyleyerek harekete geçmek oldukça değerli olduğu açıktır. Eğer siz de bu konuda harekete geçilmesini arzu ediyorsanız tiyatronun değerini bulması adına tiyatro için çaba sarf etmelisiniz. Aksi takdirde tiyatro arzu ettiğiniz sonuca ulaşamadan yok olup gidecek. Tercih sizin bedavacılık kültürü mü yoksa tiyatro mu?

 

Sineklerin Tanrısı adlı eser William Golding tarafından yazılmış oldukça ünlü eserlerden bir tanesidir. Yazara Nobel Ödülü kazandıracak kadar iyi bir eser olan Sineklerin Tanrısı farklı bir deneyimi kusursuz bir hale getiriyor. Bu anlamda en önemli konulardan biri olan karanlığın keşfi bu eserde tüm detaylarıyla edebi bir dille açıklanıyor.

Edebi açıdan oldukça etkileyici bir eser olarak kabul edilen Sineklerin Tanrısı’nı edebi anlamda eleştiremeyiz. Ancak bu eserde anlatılan hikâyenin gerçek hayatta imkansız oluşuna bir göz atmak gerekir. Zira bu hikâyenin gerçek yaşamda ortaya çıkması hiç de sanıldığı kadar kolay değil. Bu anlamda Sineklerin Tanrısı yanlıyor!

Kötülük Değil Medeniyet

Sineklerin Tanrısı adlı eserde en büyük yanılgılardan bir tanesi vahşi hayatta yaşamlarını sürdüren çocukların kötülük ile yoğrulmalarıydı. Ancak gerçek hayatta karşı karşıya kalınan bir olayda Kaptan Warner durumu değiştiriyor. Bir kazada öldükleri zannedilen 6 çocuğun kendi başlarına bir medeniyet inşa ettiklerini söylüyor. Özellikle de bu çocukların medeniyetten uzak kalmış olmalarına rağmen bunu başarmaları romandaki anlatıyı tam tersine çeviriyor.

Kötülüğün doğmasının aksine gerçek yaşamda kendi başlarına yaşamı sağlayan çocuklar kendi müzik aletlerini dahi yapmayı başarır. Bu da aslında işlerin Sineklerin Tanrısı adlı eserdeki gibi işlemediğini gösteriyor. Çünkü insanın içinde aslında var olan gizli bir medeniyet var. Bu medeniyet de nerede olursanız olun kendini hissettirmeyi başarır.

Sinklerin Tanrısı ve Golding

Sinekleri Tanrısı eserini yazmadan önce çocuklar üzerinde birtakım deneyler gerçekleştiren Golding bu konudan çok ciddi haz duymuştur. Özellikle çocukların tepkilerini ölçmek adına gerçekleşen bu deneylerin ortaya çıkardığı kötülük vardır. Bu da aslında eserde anlatılanın ta kendisidir. Peki, gerçekte durum nedir?

Golding’in anlattığının aksine gerçekte durum çok farklı. İnsanların tepkileri ve medeniyete bakışları oldukça değişik oluyor. İnsan içerisindeki iyiliği ne olursa olsun ortaya çıkarmayı başarıyor. Bu nedenle de Sineklerin Tanrısı adlı eserde olduğu gibi herhangi bir kötülükten söz etmek mümkün olmuyor. Peki, sizce durum nasıl? Gerçekten kötülük Sineklerin Tanrısı’nda olduğu gibi mi? Yoksa bu durumdan farklı mı?

Salvador Dali, dünyanın en ünlü yabancı ressamları arasında yer almaktadır. İspanyol kökenli olan sanatçı; ressam, heykeltıraş, fotoğrafçı ve filmci unvanlarına sahiptir. Sanata olan bu düşkünlüğünün yanında bilime de büyük merakı olan Dali, hayatının büyük bir bölümünü canlıların genetik yapısını oluşturan DNA ile ilgili tablolar yapmaya ayırmıştır. DNA’nın yapısında yaratılışın sırrı olduğunu düşünen Dali, büyük aşkı Gala ile olan ilişkisini de buna benzetir.

Sanatında birçok ünlü ressamın etkisinde kalsa da her zaman kendine özgü bir tarzı olan Dali, hem resmettiği tablolarla hem de sıra dışı kişiliğiyle her zaman dikkatleri üzerinde toplamayı başarmıştır. Bu ilgi elbette sadece olumlu yönde olmamıştır. Bazı kitleler Dali’nin sanat anlayışını ağır bir dille eleştirmiştir. Ancak bu yergiler onun tablolarının daha çok duyulmasına ve dünya çapında ses getirmesine neden olmuştur. Ünlü ismin en meşhur tablosu 1931 yılında yaptığı Belleğin Azmi adındaki eseridir. Şimdi gelin ressamlar arasında çok farklı bir yere sahip olan ve “sürrealizm benim” diyen Salvador Dali’nin hayatı hakkında kısaca bilgi edinelim.

Salvador Dali Kimdir?

Sürrealist bir ressam olan Salvador Dali, 11 Mayıs 1904 tarihinde, İspanya’da dünyaya geldi. Tam adı Salvador Domingo Felipe Jacinto Dalí i Domènech’tir. Babası Salvador Dalí i Cusí ile annesi Felipa Domenech Ferres’in bir çocukları doğmuş, fakat Dali’nin doğumundan 9 ay önce ölmüştür. Ailenin ikinci çocuğu olarak dünyaya gelen Dali, bu olayı çok yoğun bir şekilde hissetmiştir. İlk çocuklarının çok küçük yaşta kaybedilmesini bir türlü kabullenemeyen aile, Dali’nin yanında sürekli ondan bahsediyor ve sık sık mezarlık ziyaretine gidiyorlardı. Bu durum zamanla Dali’nin kişiliğini sorgulamasına, sürekli hayatlarında olan ölmüş abisinin gölgesini

Salvador Dali’nin Sanatı

934 yılında New York’ta açtığı sergi büyük yankı uyandırdı. 1936 yılında Londra Uluslararası Sürrealist Sergisi’nde yaptığı konuşmaya; dalgıç tulumu giyip, elinde bilardo ıstakası tutarak çıktı. Dali bu davranışıyla, hayatı boyunca sadece sanatıyla değil enteresan kişiliğiyle de dikkatleri üzerinde topladığını gösteriyordu. 1937 yılında dönemin ünlü komedyenleri Max kardeşler için bir film senaryosu yazdı.

 

Mardin, güneye Mezopotamya ovalarına bakan bir tepenin yamacında yer almaktadır. Mardin, Türkiye’yi Suriye ve Irak’a bağlayan ana yollar üzerindedir . Bir rivayete göre şehrin tarihi Tufan’a kadar uzanıyor. Şehir, Hurri- Mitani, Hititler , Surlar, Babilliler, Persler , Romalılar , Araplar ve Selçuklu Türklerinin egemenliğinde yaşadı . Daha sonra Artuklu Krallığı’nın “Tabaka Ilgaziyye” adı verilen Mardin kolu kurulmuş ve bu dönemde şehir gelişmiştir.

Şehir, Persler tarafından “Marde”, Bizanslılar tarafından “Mardia”, Araplar tarafından “Maridin” ve Süryaniler tarafından “Merde-Merdo-Merdi” olarak biliniyordu. Türklerin işgalinden sonra buralar “Mardin” e dönüştürülmüştür.

Mardin’de Ne Yapılır?

Kale, Kasımiye Medresesi , Zinciriye Medresesi ve Ulu Camii şehrin çevresindeki önemli tarihi yerlerdir. Bölgedeki diğer görülmeye değer tarihi varlıklar arasında Dayrul-Zeferan Manastırı ve Harizm Medresesi sayılabilir. Yakındaki 15. yüzyıl Zeynel Bey Türbesi, mavi çinilerle çekici bir şekilde dekore edilmiştir. 1385 tarihli Sultan İsa Medresesi, muhteşem oyma portalıyla ilginç, güzel bir Türk anıtıdır. Kasım Paşa Medresesi, güzel taş işçiliği kubbesiyle de önemli ve güzel süslü minaresi ile Ulu Camii, bir başka gezi noktası.

Artutid mimarisinin en güzel örnekleri, Mardin’in 21 kilometre (13 mil) güneyindeki Kızıltepe’de, ince mihrap kabartması ve güzel dekore edilmiş portalı ile 13. yüzyıl Ulu Camii’nde görülebilir.

Dara bölgesi, Mardin yakınlarındaki son kazıların en ilginç keşiflerinden biridir. Suriye sınırına yakın Nusaybin yolu üzerindedir. At Hasankeyf ile sınırda olan Batman ili, sen Artutids antik 12. yüzyıl sermayenin kalıntısı görülüyor. Bir zamanlar şehrin iki yakasını Dicle nehri ve saray üzerinden birbirine bağlayan köprü diğerleri. GAP Projesi’nin bir parçası olan yakındaki baraj tamamlandığında Hasankeyf tamamen sular altında kalacak.

Mardin’in Simgesi Deyr’ul Zafaran

Deyr’ul Zafaran Manastırı, Mardin’in 9 kilometre (5,5 mil) doğusunda, 9. yüzyılda inşa edilmiş bir Süryani manastırıdır. Şu anda yoksul Süryanilerin ziyaret yeri ve sığınağıdır. Manastır, 1932 yılına kadar Süryaniler için dini bir merkezdi. Bölgede bulunan birçok manastırın en büyüğünden biri olan Deyr’ul Zafaran’ın burada gömülü 52 Süryani patriği var. Mahzen adlı gizli ibadet bölümü manastırın en eski bölümüdür. Manastır daha sonra yapılan ek bölümlerle genişletildi. Deyr’ul Zafaran, Meryem Ana Kilisesi ve Mar Yakup Manastırı ile bir üçlü oluşturan yapıların çevresinde, üçlüyü korumak için yapılmış üç kale bulunmaktadır.

 

Pin It