Dervişe sormuşlar:
‘’İnsanın başına gelen en güzel şey nedir?’’
Derviş şöyle demiş:
‘’Herkesin birşeyler anlatmak istediği şu yalan dünyada , seni dinlemek isteyen birine rastlamaktır.’’
Burdan çıkaracağımız sonuç şu; dinlemeyi bilenlerin sayısı çok değil!… Hele günümüzde dinlemeyenlerin sayısı her geçen gün artıyor… Her kafadan başka bir ses çıkıyor ve kimse kimseyi dinlemiyor, dinlemek istemiyor. Oysa dinlemek, öğrenmenin yarısı… Okul günlerini hatırlayalım!.. Sınıfta dersi iyi ders dinleyenin, evde fazla çalışmasına gerek kalmazdı. Küçük yaşlarda bunun bilinçli olarak anlamını kavrayamasak da dinlemek, yaşamın içinde çok önemli bir yer tutuyor.
İyi bir dinleyici olmak, karşımızdakini dinlemek, kişisel olarak gelişmenin de çok önemli bir aracı…
Hem etkili, hem iyi bir ilişki kurmak için dinleme becerimizi geliştirmek ve güçlendirmek zorundayız.
İyi bir iletişim için iyi bir dinleyici olmak şart… Gerek iş hayatında, gerekse özel hayatta dinlemeyi bilmek, karşımızdakini önyargısız olarak dinlemek, ilişkileri güçlendiren bir unsur… Bir anlamda önemsemektir dinlemek, diyaloğa açık olmaktır. Düşündüklerimizle karşılaştırma yapabilmek, doğruyu bulabilmektir. Dinleyerek hiç ummadığımız anlarda, ummadığımız kişilerden, ummadığımız şeyler öğreniriz… Dinlemek, anlamanın da önemli bir adımıdır.
Geothe’nin dediği gibi ‘’konuşmak bir gereksinim, dinlemek ise bir sanattır.’’
Evet, konuşmak bir gereksinim; ama bunun ölçüsünü tutturamayanlar çoğunlukta ne yazık ki!… Hele olur olmaz konuşanları ve ağzından çıkanı kulağı duymayanları da eklersek, dinlemenin önemini , dinleyenin bir anlamda bilgeliğini daha iyi anlarız.
Kısa bir hikayeyle noktalayalım;
Sokrates kendisinden ders almak isteyen bir öğrenciden hayli yüksek bir ücret talep etmiş. Öğrenci bu paraya bir değil, birkaç eğitmen tutabileceğini söyleyince, ünlü düşünür cevap vermiş:
‘’İyi de evladım, ben bu paraya sana sadece konuşmayı değil, dinlemeyi de öğreteceğim.’’
Sevgiyle…
Yoruma kapalı.