Mekanları dönüştürmek için tasarlamaya başladığımızda, aslında heyecan verici yeni bir tecrübeyi deneyimlemekte oluyoruz. Çalışacağımız kişi veya kurumu doğru anlamak, onlardan elde ettiğimiz bilgiyi; karşı tarafın zevklerini ve taleplerini doğru harmanlayarak tasarımımızı oluşturmak işin en önemli tarafı.Çoğu zaman müşteriler, işin teknik, deneyim ve öngörü kısmını atlayarak kendi taleplerinin tamamen yerine getirilmesini isterken, iç mimarlar ise, mesleki bilgi, birikim ve deneyimlerinin müşteri tarafından yeterince anlaşılmadığından veya dinlenilmediğinden şikayetçi oluyorlar.Başlangıçta her iki tarafta; müşteri bir profesyonel ile çalışmaktan, iç mimar ise yeni bir işe imza atacak olmaktan mutluluk duyarak işe başlıyor. Peki ne oluyor da anlaşmazlıklar ortaya çıkıyor? Buradaki en önemli etken, müşterilerin dönüştüreceği mekana ait detayları bilmeden, photoshop destekli, geniş açılı kameralarla fotoğraf çekimleri yaparak kataloglara giren projelerden ilham alarak fikir edinmesi, bazen herkesin evinde kullandığı standart salon takımını, yani televizyon ünitesi, yemek masası ve koltuk takımı gibi bileşenleri dev bir mağazada duvarlar olmadan beğenmesi, bazende ufak bir ofisi yenilemek için çok büyük metrekarelere oturmuş, yüksek tavanlı ödüllü projeleri kendilerine örnek almasından kaynaklanıyor.
MEKANLARI DÖNÜŞTÜRÜRKEN…