Bu bir yetişkin oyunu.

Hayatın ta kendisi olan bu oyunun oyuncusu olan bizler, doğamızdan gelen müthiş taklit yeteneğimizle birbirimize iyi ve kötü hikayeler anlatmaya devam ediyoruz.

Ancak gözden kaçırdığımız çok önemli bir ayrıntı var ;

Çağdaş tiyatro, tiyatroyu şöyle tarif eder;  ‘’Bir kişinin herhangi bir gösterisini, bir tek kişi bile, göz ucuyla izlediği anda o artık tiyatrodur.’’ Der.

Tiyatrocular bize tiyatronun izleyicisiz olmayacağını söylüyorlar. Evet! İşte o ayrıntı bize, sahnelediğimiz bu gösterinin gerçek bir tiyatro olduğunu gösteriyor. İzleyici nerede mi dersiniz?

  Minicik meraklı bakışlarla oyunumuzu izleyen kocaman bir izleyici kitlesi var ve onlar her yerdeler.

Çocuklar!

Bilindiği üzere insan sosyal bir varlık. Sosyal bağlar içinde yaşayarak elde ettiği dayanışmanın yarattığı avantaj ile yaşama daha iyi tutunabildiğini gördüğü için bu yapıları daha da geliştirerek daha da büyütüp bugün uluslar dediğimiz en büyük sosyal yapıya ulaşmıştır. Bu yapının özünü tabiidir ki aile denilen küçük, dinamik bir yapı oluşturur.

Ailenin en büyük özelliği ise içinde yaşayan bireylerin sürekli ve yakın iletişim içinde olmalarıdır. Bunun aslında doğal bir süreç olduğunu, yeni doğmuş bir bebeğin annesi ile kurduğu ilişkide görüyoruz. Bebek; yaşamla ilk temasını annesinin memesiyle yaptıktan sonra fark ederek tanıyabildiği en yakın görüntü annesinin yüzüdür.

Bu görüntünün, onun için yaşamsal öneme sahip, sütün sağlayıcısı olan annesinin ayrılmaz parçaları olduğunu öğrenir.

Ardından o görüntüdeki değişiklikleri kaydetmeye, ezberlemeye başlar ki o farklar ve içerdiği anlam değişiklikleri ona ileride yaşamsal avantajlar sağlayacaktır. Annenin yüzü ezberlendiğinde diğer duyularla elde ettiği bilgileri birleştirmeye başlar.

Bir yönetmen gibi davranan anne; ona bir oyun konsepti içinde sunar. Çünkü ona da öyle sunulup öğretilmiştir. İlkel atalarımız öğrenmenin ve öğretmenin en kolay yolunun taklit ve oyun ile canlandırma olduğunu keşfettiler ve bu becerilerini kendi çocuklarına da öğreterek kuşaktan kuşağa aktarıp soylarını sürdürebilirdirler.

Çocuk; oyun demektir. Ve bütün çocuklar oyuncudur. Evdeki yemek masasının üzerini çarşafla örttükleri anda, oyun sahnesi hazırdır onların.

Ellerine tutuşturulmuş bir bez bebek, bir küçük araba oyunlarının aksesuarlarıdır. Annesi ve aynı zamanda ne kadar çok sayıdaki komşu çocuğu annesi ikna edilebilirse, oyuna katılım çoğalır, oyuncu kadrosu genişler, kast zenginleşir ve oyunlar renkleniverir.

Her gün yeni bir oyun senaryosu yazma konusunda kimse ellerine su dökemez onların. Her bir, bu konuda ayrı bir uzmandır. Çünkü onların gözleri Hubble (Habıl) Teleskobu kadar keskin, kulakları bir orman tavşanı kadar hassastır. Pırıl pırıl beyinler süper emicilikte rakip tanımaz. Onlar, çok iyi birer gözlemcidirler.

‘Çocuktan al haberi.’ Senaryosu annelerinin komşu sohbetlerinde kulak kabarttıkları her türden konu; bazen yemek tarifi, bazen bir dedikodunun derlenip toparlanmasıdır. Dünyanın en dikkatli, en sağlam, en kaliteli tiyatro izleyicisidir onlar. Ancak sessizce izledikleri bu oyun hakkında aynı şeyi söyleyemeyiz. Bugün büyüklerin dünyası onlar için zırvalıklarla dolu bir tiyatro sahnesidir.

Ders; Hayat Bilgisi, konu ‘Yetişkinlerin düşünce ve davranışları’ dır.

Ödev; Onlar gibi davranılmasıdır.

Uzmanların açıklamalarına göre küçük bir çocuğun mantık gücü bir yetişkin ile aynı imiş.

Oyun, çocuğun asıl okuludur. Hayatı böyle öğrenir. Bu oyunlarda öğrendikleri ve tekrarladıkları her şey, biz büyüklere ait. Bu büyük sahnede sergilediğimiz, bu büyük oyundan kopyaladıkları, küçük skeçlerden başka bir şey değildir.

Bizi izleyerek öğrenmeye bizler gibi davranmaya ve bizim gibi olmaya çalışırlar.

Onların tiyatro oyuncuları bizleriz ve her gün karşılarında farklı bir oyun sergileriz. Tiyatro ve insan iç içedir; ilişkilerimiz, çocuklarımız ve işimizde sergilediğimiz tavırların hepsi de sahnelenmeye hazır skeçlerdir.

Yazar

Merhaba! Ben Asuman DABAK. Ben bir tiyatro sanatçısıyım. Size bugün burada evrensel bir sanat dalı olan tiyatronun gelişim süreci ve onun süjesi olan insanın, tiyatro ile olan bağı hakkında konuşacağım. Sizlere, tiyatro sanatçısı olarak kendi gözlem ve deneyimlerimi aktarmanın yanı sıra kendilerine minnet borçlu olduğumuz bilim insanlarının, düşünürlerin bizlere aktardığı değerli çalışmalarının referans ve ışığında bu sanat dalının ortaya çıkışı ve gelişimi hakkında bilgi sunmaya çalışacağım.Teşekkürler.

Yoruma kapalı.

Pin It