Müslin kumaş, son dönemde pek çok insanın kullanmaya başladığı özellikle de annelerin bebekleri için tercih ettiği oldukça başarılı kumaş türlerinden bir tanesidir. Anne – bebek reyonlarının vazgeçilmezlerinden bir tanesi olan müslinin yumuşak dokusu ve kusursuzluğundan önce kumaşın temel özelliklerine bir göz atmak gerekir.
Pamuktan düz bir şekilde dokunarak elde edilen hafif ve şeffaf bir kumaş olan müslin; kendine has dokusu ile oldukça kullanışlı seçenekler sunar. Renk ve desen konusunda oldukça başarılı seçenekler arasında kabul edilen müslin kumaşın adının Irak’ın Musul kentinden geldiği ifade edilir. Bu şehirde yoğun bir şekilde işlenen kumaş şehrin adı ile özdeşleşmiştir.
Müslin Kumaşın Özellikleri Nelerdir?
Anne ve anne adaylarının en çok tercih ettiği kumaşlardan bir tanesi olan müslinin özellikleri en az dokusu kadar ilgi çekicidir. Peki, müslin satın aldığınızda hangi özelliklere sahip olma şansı yakalarsınız?
Dokusu oldukça narin olduğu gibi nefes alabilmesi ve yumuşak olması ile de ilgi çekicidir,
Sıvıyı kusursuz bir şekilde emebiliyor olmasının yanı sıra yüksek mikatrda sıvıyı içerisinde hapseder,
İnsan sağlığına yönelik bir olumsuzluk ortaya çıkarmıyor olması nedeni ile ilgi çekicidir,
Bebekler için tercih edildiğinde terletme ve cildi tahriş etme gibi olumsuzluklara neden olmaz,
Narin bir dokusu olsa da oldukça dayanıklı ve uzun ömürlü bir kumaştır.
Tüm bu özellikleri bir arada düşünüldüğünde oldukça kaliteli bir kumaş olarak düşünülebilen müslini siz de kullanmaya başlayabilirsiniz. Peki, müslin kumaş hangi alanlarda kullanılabilir?
Müslinin Kullanım Alanları Nelerdir?
Müslin, tüm özellikleri ile oldukça başarılı bir kumaş olurken kullanım alanları sayesinde de çeşitliliğin zirve yaptığı ürünlerden bir tanesidir. Bu nedenle de müslin kullanımında aşağıdaki alternatifleri değerlendirmek mümkün olur.
Bebekleriniz için ağız bezi olarak kullanabilirsiniz,
İnce bir battaniye ihtiyacınız varsa müslin doğru seçim olabilir,
Emiciliği ve su tutma kapasitesi sayesinde havlu olarak tercih edilebilir,
Yumuşak dokusu ve bebek cildini rahatsız etmiyor oluşu sayesinde bebek kıyafeti olarak kullanılabilir,
Tüm bu kullanım alanlarının yanı sıra bir bez ya da kumaş ile imal edilen bütün ihtiyaçlarınızda müslin tercihi isabetli olacaktır.
Bugünkü bitkimiz Nane ve Hibiscus. Tazeliğin kaynağı nanenin kendine özgü kokusu, Nane yağının aktif maddesi Mentolun ise mide rahatlatıcı ve sindirimi kolaylaştırıcı bir özelliği vardır. Birçok faydası olan Nane ve Hibiscus yazısını Prof. Dr. Ruhsar Yanmaz hazırladı.
Nane deyince akla tazelik gelir.
Tazeliğin kaynağı nanenin kendine özgü kokusu.
Kokunun kaynağı nane yağının aktif maddesi Mentol.
Mentol mide rahatlatıcı ve sindirimi kolaylaştırıcı.
Mentol sindirimde rol alan enzimleri aktif hale geçiriyor ve besin maddelerinin kolayca alınmasını sağlıyor.
Nane, mide bulantısını tedavi etmek için mükemmel bir çare. Bu nedenle mide bulantılarına karşı “Her sabah birkaç yaprak yemek ya da biraz nane yaprağı koklamak iyi gelir.
Mide bulantılarına karşı geleneksel olarak kullandığımız nane-limon çayını da unutmayalım.
Astım hastaları veya nefes sorunu yaşayanlarda nefes açıcı. Burun, boğaz, bronşlar ve akciğeri açıcı, iltihap giderici özelliği var. Nane, kortizol seviyelerini düzenleyen ve vücudun strese karşı doğal direncini artıran adaptojenik özelliklere sahiptir.
Araştırmalara göre, beyinde depresyonu yenmeye yardımcı olabilecek az miktarda serotonin salınmasına da yardımcı oluyor.
Baş ağrısını giderici özelliği var. Nane yağının şakaklara sürülmesi veya koklanması etkili oluyor.
Nefes tazeleyici özelliği ile diş macunlarında etkili madde olarak kullanılıyor.
Metabolizmayı hızlandırıp, kilo kaybını sağlıyor.
Nane, güçlü ve ferahlatıcı kokusu ile stresi yenmeye ve zihni canlandırmaya yardımcı olabilen aromaterapik özellikleri olan bir bitkidir.
Nane, güçlü iltihap giderici ve antibakteriyel özellikleri nedeniyle yüz ve vücuttaki sivilce ve sivilcelerin tedavisi için çok uzun yıllardan beri kullanılıyor. Bunda nane yapraklarındaki yüksek orandaki salisilik asitin etkisi var.
Naneden elde edilen su, etkili bir cilt temizleyicisidir. Bu nedenle kozmetik sektörünün ana ürünlerinden birdir. Ezilmiş nane yaprakları ve balı karıştırıp, cildinize uygulayın, 20 dakika sonra ılık suyla yıkayın. Farkı göreceksiniz.
Çayınıza nane ekleyebilir, bir buharlaştırıcıda nane özü kullanabilir veya anında rahatlamak için banyo suyuna nane yağı veya yapraklarını katabilirsiniz. Nanedeki mentolden yararlanmak için çay yaparken 500 ml kaynayan suya 30 mg nane katıp, 10 dakika bekletmeniz gerekir.
Ülkemiz nane türleri yönünden zengin. Yemeklerde tatlandırıcı olarak yaygın olarak bahçe nanesi kullanılır. Ancak yağ üretiminde mentol oranı yüksek olan türler tercih edilir. Bu nanelerin tatları acıdır. Sanayide kullanıma uygundur.
Nane çok yıllık, çoğaltılması kolay bir bitkidir. 1-2 yaprak taşıyan dallarını bir saksıya dikip, aşırı güneş almayan, ama ışık alan bir yerde suyuna da dikkat ederek ki suyu sever, balkonlarınızda bile yetiştirebilirsiniz.
Şekil 1. Su nanesi ve bahçe nanesi
HİBİSCUS (Hibiscussabdariffa)
Hibiscusbamya, pamuk, gül hatmi, Japon veya Çin gülü ile aynı familya içinde bulunan, kırmızı-bordo renkli çiçek tomurcukları soğuk ya da sıcak bitki çayı üretiminde ve gıda endüstrisinde renk maddesi olarak kullanılan bir bitki. Çay yapımında kullanılan türün adı Hibiscussabdariffa’dır. Ülkemizde hibiscus olarak adlandırılsa da sebze olarak tüketilen bamya ile bir ilişkisi yok.
Hibiscusun bitkisi, yaprakları, çiçek tomurcukları ve çiçekleri yenilebilir özellikte.Bu nedenle çay yapımı yanında soslarda, reçellerde renklendirici olarak da kullanılıyor..
Yapılan araştırmalarda bitki özütlerinin antibakteriyel, antioksidan, idrar yolları koruyucu, idrar söktürücü (diüretik), anti-kolesterol, anti-diyabetik ve yüksek tansiyona karşı etkili olduğu ortaya konulmuştur Bu etkilerin ortaya çıkışında hibiscusun antioksidan aktivitesinin yüksekliği ve doğrudan damarları gevşetici etkisinin olması etkili. Ayrıca bünyesinde bulunanfenolik asitler (özellikle protokatekuik asit), organik asitler (hidroksisitrik asit ve hibiscus asit) ve antosiyaninler (delphinidin-3-sambubioside ve cyanidin-3-sambubioside) de bu etkilerin ortaya çıkışında etkili.
Şekil 2. Hibiscus bitkisinin çiçek tomurcuğu, bitkisi ve çiçeği
Çizelge 1. Nane türleri, uçucu bileşikleri, etkileri ve nane çayı olarak hazırlanışı
· İçeriğinde yüksek miktarda C vitamini bulunan hibiskus çayı, bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcı olur. Bu nedenle kış çayı olarak çok fazla tüketilir.
· Bağırsak hareketlerinin arttırılmasına destek olarak sindirim sisteminin düzenli çalışmasını katkı sağlar.
· Hibiskus çayı, karbonhidrat emilimini yavaşlatma etkileri gösterir. Böylece kan şekerinin dengelenmesine büyük katlı sağlar. Bu sayede hibiskus çayı kilo vermeye yardımcı olur.
· Grip, nezle, soğuk algınlığı gibi hastalıklarda iyileşmeye yardımcı olur.
· İçerdiği antioksidanlar sayesinde vücut direncini arttırıcı etkilere sahiptir. Bu sayede vücudu hastalıklara karşı korumaya yardımcı olur.
· Sindirim sisteminin çalışmasına yardımcı olur. Gaz sancısı, hazımsızlık gibi sorunları azaltıcı etkilere sahiptir.
· Kadınlarda sık yaşanan regl sancısı, hormonal bozukluklar, ağrı ve kramp gibi durumlar yatıştırabilir.
· Antibakteriyel özelliği sayesinde vücudun içten temizlenmesine katkı sağlayarak cildin güzelleşmesine destek olur.
· · Havç yağı: Havuç kazık köklü, iki yıllık, otsu bir kültür bitkisidir. Yapraklar parçalı, yumuşak ve tüylü. Çiçekler beyaz ve pembe renkli, birçoğu bir aradadır. Meyve uzunca yumurta biçiminde, 2-4 mm uzunlukta, kostaların üzeri dikenlidir. İçinde A, B1, B16, C, D vitaminleri, potasyum, alfapinen, betapinen, gama-terpinen, limonen, kamfen, mirsen, beta bisabolen, geranil asetat, karotenoid ve betakaroten barındırır. Haricen masaj şeklinde uygulanır.
Askerlikte “Sen kabak, ben kabak hoş geldin taze kabak” selamlaması vardır. Denizcilerbahar başlayınca yemekhanenin kapısına kabak asar herkes selamlarmış. Kimileri de bunu acemi askerlere yaptırıldığını söylüyor. Her neyse bu kabak gerçekten selam durulacak bir besin. Bilim insanları sizlere 7 gün Kabağı anlatacak. Aman kaçırmayın. İşte ilk yazı.
Sen kabak, ben kabak hoş geldin taze kabak
Erkekler bilir, kadınlarımız da erkeklerin en çok anlattığı konulardan biri askerlik anıları olduğu için onlarda artık öğrenmiştir diye düşünüyoruz. Askerlik, Karacılar, Denizciler, Havacılar ve Jandarma diye sınıflara ayrılır. Denizciler mevsimi gelince bir kabağı yemekhaneye asar, her gelen de selam verirmiş. Selamdaki tekmil de, “Sen kabak, ben kabak, hoş geldin taze kabak” olurmuş.
Şimdi her mevsim manav tezgahlarında bulunduğu için kabağın nimetlerini anlatmaya başlıyoruz. “Kabak” deyip geçmeyin, çok önemli bir besin kaynağı olduğu için anlatıcılarımızın hepsi de okumuş arkadaşlarımız. İlk gün Ege Meslek Yüksek Okulu öğretim görevlilerinden Nursel Altunkaynak ve Ziraat Mühendisi İzzettin Furkan Aydın bize “Renkli Yönleriyle Kabak”ı anlatacak. İddia ediyoruz, bu yazı dizimizi okuduktan sonra siz de selama duracaksınız ve “Sen kabak, ben kabak, hoş geldin taze kabak” diyeceksiniz.
Cilt Bakım – Güzellik Programı Öğr. Gör. Nursel Altunkaynak
Ziraat Mühendisi İzzettin Furkan Aydın
Pumpkin
Cucurbita moschata
Cucurbita Pepo
Cucirbito Maxima
Lungo Fiorentino
KABAKLA İLGİLİ BİR TANITIM
Cucurbita familyası mensubu olan kabağın; Kabak Cucurbitaceae familyası içinde meyvesi yenen sebzeler grubunda yer almaktadır. 100’den fazla cinsi ve 800’den fazla türü vardır. Türkiye’de ise 3 türü yaygın olarak üretilmekte ve tüketilmektedir. Meyveleri ve çekirdekleri insan beslenmesinde, tıpta ve gıda sanayinde kullanılabildiği gibi, kozmetik sanayinde de önemli bir yere sahiptir.
KABAK TARİHÇESİ
DİOSKORİDES adlı yazar M.Ö 2000-1500 yıllarında Amerika’da kabak hakkında ilk bilgileri vermiştir. Kabağın menşei bölgesinin Amerika olduğu ve bilhassa Cucurbita pepo ve Cucurbita moshata ‘nın buradan çıktığı ve dünyaya yayıldığı, Cucurbita maxima ‘nın ise Asya kökenli olduğu bilinmektedir. Buna karşın Anadolu kabakları üzerinde araştırma yapan ZHİTENEV, Cucurbita pepo’nun anavatanının Anadolu olacağını, çünkü Anadolu’da zengin kabak çeşitlerine rastlandığını söylemektedir. Amerika’da yapılan kazılarda bu türlere ait çekirdeklerin bulunması,bu bilgilerin diğer ülkelerde bulunan ip uçlarına göre eski olması,kabağın menşei bölgesinin Amerika olacağını kuvvetlendirmektedir. İngilizcede kabaklara verilen genel ” Squash ” adı esasında kızıl derililerin kullandığı ” Askutasquash ” tan gelmektedir.
1. Giriş
Tüm tarımsal gıda tedarik zinciri boyunca büyük miktarda atık üretiliyor ve bu da çevresel sürdürülebilirlik, kaynak israfı ve insan sağlığı için önemli endişelere neden oluyor. Gerçekten de, tarımsal gıda yan ürünleri ve atıklarının, ilaç sektöründen gıda endüstrisine, hızla gelişen kozmetik sektörüne kadar çeşitli biyoteknolojik alanlarda hedeflenen uygulamalara ulaşabilen değerli biyoaktif bileşikler açısından zengin olduğu geniş bir şekilde kanıtlanmıştır. Kozmetik alanında en aktif kullanılanlardan bir tanesi de kabak atığı (kabak posasıdır). Tüketicilerin sentetik maddeler hakkındaki endişelerine net bir yanıt olarak, yenilikçi ve işlevsel doğal bileşikler ve özler gerektirir. Bu bağlamda polifenoller, antioksidan ve antiinflamatuvar aktiviteleri sayesinde , anti-fotokarsinojenik etkilerinin yanı sıra , kozmetikler için çekici bileşenlerdir ve bitki yağlarının, yara iyileşmesini teşvik etmede ve cilt bariyeri onarımında faydalı olduğu düşünülmektedir
Kabak atıklarının (kabak posası) sürdürülebilir atık ve kaynak yönetimi ilkelerine göre doğal ürünlerin geri kazanımı, büyük ölçekli tarımsal gıda pazarının belirli isteklerine (görünüm, şekil, renk ve boyut) yanıt vermemek, etkili ve ucuz bir ve biyo-sürdürülebilir nutrasötik kaynağıdır. Örneğin, düşük moleküler ağırlıklı antioksidan fenoller ve yağ asitleri açısından son derece zengin olan kabak atığı (kabak posası), anti-enflamatuar, anti-aterojeniklerine dayanarak hipotez edilmiştir. Anti-tümör, antimikrobiyal, antiviral aktiviteler, yaşlanmayı geciktirme veya hidrasyon gibi farklı özelliklere sahip kozmetikler için bir aktif bileşen kaynağıdır.
Böylelikle, kabak atıkları (kabak posası) büyüleyici kompozisyonu, sürdürülebilirlik sorunları ile birleştiğinde, hedef bileşiklerin atıklardan geri kazanılmasını avantajlı bir fırsat haline getirmekte, kozmetik alanın özellikle cilt sağlığının korunmasında fayda sağlayabileceği bir fırsat haline gelmektedir.
Bu bağlamda, satış için uygun şartlar olmaksızın kabakların geri kazanımı ve kozmesötik olarak değerlendirilmesi araştırılmıştır. Kabak ‘Lungo Fiorentino’, daha hafif kaburga ile uzun, silindirik, nervürlü, yeşil meyvelere sahiptir. Meyve etinin tadı ve yumuşak kıvamı ile takdir edilen meyve, çiçeği ile beraber toplanır. Kabak, farklı polariteye sahip özler hazırlanarak özütleme ve fraksiyonlama işlemlerine tabi tutulur. Bunlar, ultra-yüksek basınçlı sıvı kromatografi-yüksek çözünürlüklü tandem kütle spektrometresi (UHPLC-HRMS) teknikleriyle biyoaktif bileşenlerinde kimyasal olarak karakterize edilir. Elde edilen özütlerin kozmesötik potansiyelini vurgulamak için aynısı, fraksiyonasyonun farklı aşamalarında, antiradikal özelliklerin değerlendirilmesi için biyoaktivite testlerine tabi tutulur. Güvenli biyoaktif özütleri bir baz krem formülüne dahil etmek için sitotoksisite değerlendirmesi de yapıldı. Kabak esaslı krema ve kabak özleri, yeniden yapılandırılmış epidermis diskleri üzerinde test edilir. (EpiSkin, Yeniden Yapılandırılmış İnsan Epidermisi)
Kabak; içerisinde bol miktarda potasyum,fosfor,kalsiyum,magnezyum,sodyum,demir ve lif içerir. İçerisinde bol miktarda proVitamin A ve pektin heterosakkariti bulunmaktadır.
Kabak, rengi sebebi ile en önde gelen karotenoidlerden biri olarak bilinmektedir.Karotenidler karotenin yapısında oksijen içeren kimyasal yapılarıdır.Bunlar iki türlüdür. Alfa karoten ve beta karotendir.Canlı insan cildi, oldukça heterojen bir doku yapısındadır ve oldukça dağınıktır. Ayrıca güçlü emici ve spektral olarak örtüşen kromoforlar içerir. Karotenoidler insan derisinde birikir.
Bağırsakta emildikten sonra, karotenoidler lipoproteinler tarafından kan dolaşımı yoluyla deri dahil çeşitli hedef dokulara taşınır. Bu taşıyıcılar karotenoidleri cildin epidermal katmanlarına, bazıları ise ter ve sebumun cilt yüzeyine taşıyarak karotenoidlerin daha sonra cilde geri girmesine izin verebileceğini öne sürmüşlerdir. Karotenoidler cilt dahil birçok dokuda bulunan lipofilik moleküllerdir. Özellikle En üstteki deri tabakası olan stratum corneum’un kalın olduğu deri bölgelerinde bulunurlar.
Karotenoidlerin ciltteki olası sağlık etkilerine önemli ölçüde etkileri vardır. Karotenoidlerin provitamin A aktivitesindeki bir rolün ötesinde üzerinde en çok çalışılan potansiyel sağlık etkisi, foto korumadaki bir roldür, yani, eritem ve güneş ışığı hasarına karşı korumadır. Beta-karoten, bir fotosensitivite hastalığı olan eritropoietik protoporfiri tedavisinde etkinlik sağlamıştır.Ayrıca antioksidan özelliğine sahiptir.
Karotenoidlerin tekli oksijeni ve UVA’ya maruz kalma ile ciltte oluşan ve ciltte hasara neden olabilecek diğer serbest radikal türlerini söndürdüğü bilinmektedir. Son zamanlarda yapılan birkaç çalışma, karotenoidlerin cildin erken ışıkla yaşlanmasına karşı potansiyel koruyucu etkilerini incelemiştir. Kırışıklık, pigmentasyon, kuruluk ve elastikiyetsizlik gibi belirtilere karşılık; Beta-karotenin fotoyaşlanma üzerindeki koruyucu etkisine dair düşündürücü kanıtlar vardır. Likopen ve astaksantin gibi diğer karotenoidlerin de fotoyaşlanmaya karşı koruyabileceği öne sürülmüştür. Ayrıca karotenoidlerin serbest radikal söndürme kabiliyetinin; ışıktan korunmaya / erken cilt yaşlanmasının azaltılmasına katkıda bulunabilme özelliği mevcuttur.
3.PEKTİN İÇERİĞİ:
Kabak posaları kullanılarak üretimi gerçekleştirilen diğer bir katkı maddesi pektindir.
Pektin polisakkarit yapıda bileşen olup selüloz ve hemiselüloz gibi yüksek bitkilerin hücre duvarında bulunurlar. Poligalakturonik asit, ramnogalakturonik asit, galaktanlar ve arabinogalaktanlar pektinin yapısını oluşturur. Pektinlerin diğer hücre duvarı bileşenleriyle olan etkileşimi, bitkiye esneklik ve mekanik güç kazanımı sağlar. Pektinler, bitki hücresinin büyümesindeki birçok fizyolojik süreçte hücre duvarı özelliklerinin kontrol edilmesinde veya fitopatojenlere (hastalık yapıcı organizmalar) karşı bitki savunmasında rol alırlar. Ayrıca kıvam verici özellikleri de vardır.
Pektin yüksek yapılı bitkilerin hücre duvarının 1/3’ünü oluşturan kompleks bir polisakkarittir. Basit yapılı bitkilerin ise hücre duvarında çok az oranda bulunmaktadır. Hücre duvarının orta lamelinde yüksek miktarda bulunurken plazma membranına doğru
bir azalma görülür. Bitkisel dokuların çoğunda pektin bulunmasına rağmen ticari pektin üretiminde her kaynak kullanılmaz. Pektin jel gücü kuvveti pektin moleküler büyüklüğü ve esterifikasyon derecesine bağlıdır. Bu parametrelerin her bitki türü için farklı olması ticari üretim için her pektinin kullanılamayacağını gösterir. Çeşitli bal kabağı türlerinde bulunan pektininde önemli biyolojik etkileri ve fonksiyonel faydaları bakımından kullanılabileceği belirtilmiştir.
3.A) Pektinin Kozmetik Alanındaki Kullanımı:
Pektin E-440 kodlu doğal bir gıda katkı maddesidir ve birçok gıda ürünü içerisinde yer almaktadır.
Pektin; gıdada, kozmetikte, ilaç endüstrisinde geniş bir alanda kıvam verici olarak kullanılmaktadır.
Kozmetikte balkabağı posasından elde edilen pektinin sıvı ve katı peeling olarak elde edilerek cilt lekelerine, sivilce izlerine, elastikiyet kaybına önemli ölçüde fayda sağladığı gözlenmiştir. Yoğun miktarda proVitamin-A (katoreoid) çeşitli mineraller ve aminoasitler içerdiği bulgularına rastlanmıştır. Cildi doğal peeling ile temizleyerek cilde yumuşaklık kazandırıp, parlak bir görünüm kazandırmaktadır. Bu posalardan elde edilen pektinler, hücrelerin yenilenme hızını arttıran Alfa Hidroksi Asit de içermektedirler.
Ayrıca pektin; şampuanlarda, serumlarda kıvam verici olarak da kullanılmaktadır.
NOT: FARMAKOLOJİK ETKİSİ DE MEVCUTTUR:
Pektin farmakoloji alanında birçok kullanım imkanına sahip olmuştur. Kan kolesterol seviyesini düşürücü etkisi çeşitli konu ve araştırma alanlarını beraberinde getirmiştir. Günde 6 g pektin tüketimi kan kolesterol seviyesinin önemli oranda azalmasını sağlarken, günlük 6 g’dan az tüketimin bu etkiye sahip olmadığı ifade edilmiştir. Pektinin toksik katyonları ile zehirlenmeye karşı doğal bir profilaktik madde olarak görev yaptığı belirtilmiştir. Solunum organları ve gastrointestinal kanaldan kurşun ve civa uzaklaştırmasında etkili olduğu gösterilmiştir
Pektinin yüksek miktarda iyonik grup içermesinin süper emici hidrojellerin sentezinde iyi bir polimer matriksi oluşmasını sağladığı bu durumun ağır metal gideriminde etkili olduğu belirtilmiştir. Pektin farmakolojik açıdan gelecek vaat eden bir bileşendir ve günümüzde kolon sağlığı için olan ilaçlarda taşıyıcı materyal olarak düşünülmektedir.
KABAK ÇEKİRDEĞİ (PUMPKIN SEED)
1.GİRİŞ
Pepitas olarak da bilinen kabak çekirdeği, yassı, koyu yeşil tohumlardır.
kabak çekirdeği; kabak veya Cucurbitaceae familyasına aittir. Kabak çekirdeği kaynağı olarak kullanılan en yaygın kabak türleri Cucurbita pepo, Cucurbita maxima, Cucurbita moschata ve Cucurbita mixta’dır.
Toprakla yakın ilişkisi olan bitkiler genellikle özel mineral besin kaynaklarıdır . Kabak çekirdeği, uzun zamandır çinko mineralinin kaynağı olarak değerlendirilmektedir. Kabuğunun hemen altında bulunan endosperm zarfı adı verilen çok ince bir tabaka vardır. Çinko, bu endosperm kısmında yoğun olarak bulunmaktadır.
Kabak çekirdeği fenolik asitler hidroksibenzoik, kafeik, kumarik, ferulik, sinapik, protokatekuik, vanilik ve siringik asit dahil olmak üzere çok çeşitli antioksidan bitki besinleri içerir; ve lignanlar pinoresinol, medioresinol ve lariciresinol. Kabak çekirdeği ayrıca beta-sitosterol, sitostanol ve avenasterol dahil olmak üzere sağlığı destekleyen fitosteroller içerir. Kabak çekirdeği çok iyi bir fosfor, magnezyum, manganez ve bakır kaynağıdır. Ayrıca kabak çekirdeği iyi bir protein kaynağıdır.
Kabak çekirdeği, alfa-tokoferol formunda oldukça zengin bir E vitamini kaynağı olmasa da, son araştırmalar kabak çekirdeğinin bize çok çeşitli formlarda E vitamini sağladığını göstermiştir. Bu da cilt için oldukça faydalıdır. Kabak çekirdeği söz konusu olduğunda, E vitamini aşağıdaki formların hepsinde bulunur: alfa-tokoferol, gama-tokoferol, delta-tokoferol, alfa-tokomonoenol ve gama-tokomonoenol. Sonuç olarak: kabak çekirdeğinin E vitamini içeriği, bu gıdada bulunan çeşitli E vitamini türleri nedeniyle normalde beklediğimizden daha fazla sağlık yararı sağlayabilir.
2.Sağlık yararları
Antioksidan Desteği:
Kabak çekirdeği, E vitamini gibi geleneksel antioksidan vitaminleri içerir. Bununla birlikte, sadece E vitamini içermekle kalmaz, aynı zamanda Alfa-tokoferol, gama-tokoferol, delta-tokoferol, alfa-tokomonoenol ve gama-tokomonoenol, kabak çekirdeğinde bulunan tüm E vitamini türleridir. Kabak çekirdeği ayrıca çinko ve manganez gibi geleneksel mineral antioksidanlar içerir. Fenolik antioksidanlar, fenolik asitler hidroksibenzoik, kafeik, kumarik, ferulik, sinapik, protokatekuik, vanilik ve siringik asit dahil olmak üzere kabak çekirdeklerinde çok çeşitli formlarda bulunur. Linyanlar gibi antioksidan bitkisel besinler, lignanlar pinoresinol, medioresinol ve lariciresinol dahil olmak üzere kabak çekirdeğinde de bulunur.
2.A)Antimikrobiyal Faydaları:
Kabak çekirdeği, kabak çekirdeği özleri ve kabak çekirdeği yağı; anti-fungal ve anti-viral özellikleri de dahil olmak üzere anti-mikrobiyal faydaları nedeniyle uzun süredir değerlidir. Araştırmalar, birçok antimikrobiyal faydanın kaynağı olarak kabak çekirdeğindeki benzersiz proteinlerin rolüne işaret ediyor. Kabak çekirdeğindeki lignanlar (pinoresinol, medioresinol ve lariciresinol dahil) ayrıca antimikrobiyal ve özellikle anti-viral özelliklere sahip olduğu gösterilmiştir. Kabak çekirdeği proteinlerinin ve lignanlar gibi kabak çekirdeği fitobesinlerinin interferon gama (IFN-gama) adı verilen bir mesajlaşma molekülünün aktivitesi üzerindeki etkisinin, bu gıda ile ilişkili antimikrobiyal faydalarda yer alması muhtemeldir.
2.B) EGZEMA’YA FAYDASI:
Kronik el egzaması (HE) en engelleyici dermatolojik şikayetlerden biridir. Kötü prognozlu elleri etkiler. Hastalar ve toplum için önemli finansal, sosyal ve duygusal maliyetlere yol açar. HE prevalansının yüksek olması ve kronik seyri nedeniyle hastanın yaşam kalitesinde önemli bozulmalara sebep olur. Günlük aktiviteleri engeller, psikososyal bozulmaya neden olur, uyku bozuklukları, anksiyete ve depresyona yol açar. Eritem, papüller, veziküller, çatlaklar (fissürler), ağrı, pullanma, hiperkeratoz ve kaşıntı egzamanın tipik klinik belirtileridir.
HE’nin irritan kontakt dermatit, atopik dermatit ve alerjik kontakt dermatit gibi birçok nedeni vardır. Topikal kortikosteroidler tedavinin ilk basamağıdır. Dahası, hastalar yaşam tarzı değişiklikleri, oral antihistaminikler ve kısa süreli sistemik kortikosteroidleri içeren çok çeşitli stratejilerle tedavi edilir. Cucurbita moschataet ve tohumlar, geleneksel Fars tıbbında cilt hasarını azaltmak için son derece saygın bitkilerden biridir ve iltihap önleyici bir madde olarak işlev görür. Ayrıca kabak özü, β-karoten, yağ asitleri, nem ve flavonoidler gibi kimyasal bileşime sahiptir. Ağızdan veya topikal olarak, dermatit gibi birçok cilt rahatsızlığında kullanılabileceğini kanıtlamıştır.
2.C) SAÇ ÇIKARICI ÖZELLİĞİ:
Son yıllarda, çeşitli bitki özleri veya bunların biyoaktif bileşenleri, potansiyel saç büyümesini teşvik edici özellikleri açısından değerlendirilmiştir. 2014 yılında yapılan bir çalışmada, androjenik kelliği olan erkeklere 24 hafta boyunca ağızdan 400 mg kabak çekirdeği yağı (PSO) verilmesinin saç büyümesini arttırdığı bildirilmiştir. Kabak ( Cucurbita pepoL.) tohumları besleyici ve tıbbi açıdan önemli miktarda yağ içerir. Ayrıca balkabağında antioksidan, anti-inflamatuar, antimikrobiyal, sitoprotektif ve antidiyabetik etkiler içerir.
Kabak çekirdeği yağı esas olarak miristik asit, palmitik asit, oleik asit, linoleik asit ve linolenik asit dahil olmak üzere doymuş ve doymamış yağ asitlerinden oluşur. Ayrıca, 5α-redüktaz enzimi üzerinde inhibe edici etkilere sahip olan beta-sitosterol içerir. ayrıca linoleik asit, 5α-redüktaza karşı inhibe edici aktiviteye sahiptir. Bütün bunlardan da görülebileceği üzere Kabak Çekirdeği Yağı (PSO), saç çıkarıcı özelliğe sahip bir bitkidir.
Şimdi sizinle güzel bir reçete paylaşacağım, kışın en güzel kurtarıcısı olarak gördüğüm kış şurubunu denemenizi çok tavsiye ederim.
Sonbahar mevsimi ile beraber vücut direncindeki azalma, günümüzde düşük bağışıklık sahibi olanların daha çok yakalandığı covid-19 hastalığı ve enfeksiyonların yaygınlaşmasına bağlı üst solunum yolları ve grip şikayetleri de çok görülmektedir.
Soğuk algınlığı da dediğimiz solunum yolları hastalıklarında kullandığımız bir çok ilacın yan etkileri bizleri korkutuyor veya doğal yollarla bunu önlemek isterseniz takviye amaçlı bir reçete paylaşacağım.
Yapımı kolay ve malzeleri çok basit olduğu için her yerden temin edebilirsiniz. Vücut direncini arttırıcı, antikor üretimini arttıran doğal karışım için malzemeler;
5-6cm yaş zencefil
1 adet limon
40gr kestane balı
1 fincan keçiboynuzu pekmezi
1 tatlı kaşığı kekik
1 tatlı kaşığı soğuk sıkım zeytinyağı
Yarım çay kaşığı toz zencefil
Yarım çay kaşığı toz tarçın
Yarım çay kaşığı toz zerdeçal
Yarım çay kaşığı toz karabiber
2 adet karanfil
Malzemelerden yaş zencefil ve limonu bütün olarak dilimledikten sonra limonun çekirdeklerini temizleyin. Toz zencefil, tarçın, zerdeçal, karabiber ve kekik havanda bir süre dövüldükten sonra;
Limon taze zencefil parçacıkları havandaki karışım, karabiber ve zeytinyağını rondoda çektikten sonra kavanoz içine boşaltıp üzerine 1 fincan keçiboynuzu pekmezi ve 40 gr balı ekledikten sonra spatula ile eşit karışım elde edinceye kadar karıştırın. Sonrasında kapağını kapatın.
Elde ettiğimiz karışımı 6 saat kadar dolapta dinlendirdikten sonra 4 gün ailecek kullanabileceğiniz kış şurubunuzu hazırlamış oluyorsunuz. Her gün bir veya iki kaşık tüketebilirsiniz.
Unutmamanız için bir not dolapta saklamanızı tavsiye ederim.
Küçük bir not bırakmadan da geçemeyeceğim; dilerseniz çay yüzgecinde süzüp renkli şurup şişelerine koyabilirsiniz. Böylece gün ışığı etkisini azaltmış olursunuz.
Kasımın ortalarına girdiğimiz bu günlerde artık yaz sezonu tamamıyla kapandı ve Sonbahar, kışsezonu sahneye giriş yapmış bulunmakta. Bilindiği üzere 2020 ilkbahar, yaz sezonunun rengi mavi olarak belirlenmişti. Fakat 2020- 2021 kış sezonunun rengi mavinin soğuk, narin rengine zıt bir renk olan ve ateşi temsil eden kırmızı rengi seçildi. Sonbahar- kış aylarında; balon kollar, gösterişli yakalar,kemerliceketler ve rengârenkekoseleri ön plana çıkartan bir sezon geçireceğiz.
Takım Elbise
Maskülen görünümün ve şıklığın başrol oyuncusu olan takım elbiseler bu sezonda çok moda. Fakat bu sezonu diğer sezonlardan ayıracak küçük bir detay var; bu sezonda değişik bir yol çizerek takımelbiselereteklerle buluşuyor. Etek ve ceket kombinleri, her zaman ciddi bir görünüşe sahip olmakta iken bu sezon biraz daha zarafetin ön plana çıkacağı bir sezon olacak gibi görünüyor.
Balon Kollar
Balonkollar aslında her sezon karşımıza çıkan parçalardır. Fakat bu yıl çok daha ön plana çıkacağı kesin. Mağazalar da yavaş yavaş yerini alan balonkollar; şık bir Jean üzerine veya pileli eteklere ayrı bir hava, şıklık katmaya hazırlanıyor.
Alakasız Parçalarla Mükemmel Uyum
Bu sezonun en heyecan veren konsepti de alaka düzeyinin neredeyse hiç olmadığı bu konsept. Alakasızparçaları bir araya getiren tasarımcılar, kişiselstilinizi ortaya çıkarmanız için sizlere kocaman bir fırsat sunmaktadırlar. Hem zor hem de anlaşıldığında rahatlıkla uygulayabileceğiniz bu konseptte dikkat etmeniz gererken tek şey, alakasız olacağım derken rüküş olmamak. Çünkü her ne kadar uyumsuz gibi görünse de bu konseptte küçükdetaylarla güzel bir uyum sağlamak tasarımcıların asıl hedefidir.
Geçmişe Gönderme: Püsküller
Geçtiğimiz sezonlarda da çoğu zaman gözde olan püsküller bütün şıklığıyla 2020-2021 sezonunda da yine ön planda olacak olan parçalar arasında. Özellikle blazer ceketlerin altında sizlere farklı bir hava katacak püsküller sezonun trendi arasında alıcılarını beklemekte.
Ekose Parçalar
Klasikten vazgeçemeyeler için adeta bir kurtarıcı olan ekoseparçalar da 2020-2021 sezonunun trendleri arasında.
Rahatlığın Simgesi: Evsel Detaylar
Bu yıl bilindiği üzere maalesef uzunca bir süre evlerimizden çıkamadık. Evlerimizden çıkamadığımız ve evimizin rahatlığına alıştığımız bu dönemler tasarımcılara ilham olarak yeni sezona da yansıdı. Gittiğiniz her yerde evlerinizinrahatlığını hissedin diye tasarımcılar sizler için evsel detayları bolca bulunduran kıyafetler tasarladı. Bu sezonun trendkıyafetlerinden olan bu tasarımlar rahat ve şık olmalarıyla büyük beğeni gördü.
Slip Elbiseler
Podyumun iddialı parçaları arasında varlığını koruyan slipelbiseler bu sezon kış modasının güzel bir parçasını oluşturmakta. Aksesuara bile ihtiyaç duymadan stilinize şıklık katacak olan bir kıyafet olmasından dolayı 2020-2021 yılının kış modasına iddialı bir giriş yapacağını şimdiden kendini gösteriyor.
İstanbul ne güzel bir kadındır. Annedir en başında, topraklarına gelen hiç kimseyi geri çevirmemiştir. Sahip çıkıp, alanlar yaratmıştır. Bir an da boğazın büyüsüne kapılıp gidebiliyor iken bir bakmışsınız tarihi alanlarında kendinizi buluyorsunuz. Güneşin doğuşuyla çalışkan bir kadın olan İstanbul, ay tepeye çıktığı anda kendini oryantal bir havaya sokup hareketleniyor.
Bize tüm duyguları bir arada yaşatan bir kadın nasıl kokar? Bir şekilde birbirini tamamlayan, şahsına münhasır dediklerimizdendir.
Bizlere tüm güzelliğini sergileyip, nefes almamıza izin veren tarihinde birçok aşk barındıran başka bir şehir yoktur. Zeus’tan tutun da Bizans’ın asalet simgeli mor ağaçları, uğrunda denizlerimizin kontrolünü aldığımız Ayasofya’sı, Hürrem Sultan’ı yaratan Topkapı Sarayı, birçok filme ve gizeme sahip olan Yerebatan Sarnıcı mesela. Unutmadan Kızkulesi’nin Galata Kulesi ile aşkına değinmeden de geçemeyeceğim.
Bu kadar çok şey barındıran bir şehir sizce nasıl kokmalı? Bu soruyu sordum kendime, çevreme çoğu zamanda İstanbul’a. Ben cevabını verdim, ilk önce şöyle baharat ve şekerle harmanlanmış güzel güllü, bergamotlu bir koku sarsın etrafını, sahilde yürümeye başladığında sedir ağaçlarının vanilyanın kokusuyla sütüne bir bal karıştır; oturup içmeye başladığında miskle tamamla geceni.
Bunun adına ‘Sacred Bosphorus’ de mesela, rengini boğazdan alsın, logosunu bahar bahçe çiçekleriyle taçlandırsın. Yaşam alanını sarsın sarmalasın.
Sonbaharı yaşamaya başladığımız bu günlerde akşam serinliğini alıp götürecek, soğuk kış günleri için hazırlık niyetine sıcak şarap tarifi vermek istedim.
Kullanacağımız malzemeler ise;
1 adet sıkmalık portakal
Yarım taze zencefil
4 adet karanfil
Yarım çay bardağı şeker
1 şişe kırmızı şarap
1 shot bardağı room
1 adet çubuk tarçın
Kullanacağımız malzemeler üsteki gibidir, şimdi yapılışını paylaşalım sizinle;
Portakalı sıkalım suyunu tencereye alalım, şekeri ekleyelim içine, şekeri eritmede portakalın asidi onu eritecektir. İçerisine sıktığımız portakalın kabuklarını koyalım, şarabı ekleyelim, karanfili koyalım, tarçını ekleyelim en son taze zencefili soyup küçük dilimler halinde içerisine ekleyelim.
Kaynamaya başladığında altını kısıp bir saat kadar daha kısık ateşte tamamen birbirlerine karışmaları için bekleyelim.
Kaynama işlemi bittikten sonra içerişindeki malzemeleri alalım. Sıcak şaraba bir shot bardağı romumuzu ekleyelim ve servis için bardaklara almaya hazır olmuş olsun.
Üzeri için;
Yıldız anason
Çubuk tarcın
Limon dilimi
Bardaklarımıza aldığımız şarapların üzerine bir çubuk tarçınımızı yıldız anasonumuzu ve limon dilimimizi yerleştirelim.
Evet, her şey hazır. Şimdi sadece vücut balmına dönüşen bir mumu şömine etkisiyle yakalım ve sonbaharın ruhumuzdaki fazlalıkları döküp almasına izin verin.
Yapraklar sararmaya başlamışken, sarı yazın frapan havası bizleri sarıyor. En çok sevilen mevsimlerden olduğunu düşünürsek sonbaharın, kalplerimizi ısıtan mevsimlik battaniyelerimizin ve sıcak şaraplarımızın hazırlığına başlamalıyız.
Bütün bir yazı bahçelerimizde ara ara dostlarımızla, çoğunluğunda ise doğayla geçirdik. Bu ruhumuzu yenilerken akşamlarımıza eşlik eden soğuk buzlu içeceklerimize yavaş yavaş veda etme zamanımız geldi.
Verandalara, kış bahçelerine çekilmeye başladığımız bu güneler de eşlikçilerimiz daha romantik bir tınıya dönüşüyor. Sıcak şaraplarımızı hazırlayıp atmosfere uygunluğu ile baş döndüren ve sonbahar favorim haline gelecek Beirut mumumu yakıp sarı yaprakların düşüşünü izlemeye koyulmayı dört gözle bekliyorum.
Eylül ayı başladığından beri hafif esintili akşamlar bizleri ferahlatırken bir yandan da doğanın yeni siluetine hazırlık aşaması ruhlarımızı dinlendiriyor.
Geçmiş ve gelecek arasında bir yerlerde belki de farklı boyutlarda yaşattığımız anılara kapılmamız için paha biçilemez bir atmosfer bizleri bekliyor.
Ruhumuza dokunan geçmiş günlerin ağırlığını sararıp düşen geçmiş günlerin ağırlığını, yürüdüğümüz yolları güzelleştiren doğayla birleştirdiğimiz günler ruhumuzun ağırlığından kurtulmamızı sağlamakta.
Şöyle camınızı bir açın, bir sahil havası almak için inin ve bırakın sonbahar ruhlarınıza dokunsun, evinize dolsun.
‘’Kadının ufkunu genişleterek güçlendirin aklını; körü körüne itaat sona erecektir; ancak, iktidar her zaman körü körüne itaate ihtiyaç duyduğundandır ki zorbalar ve şehvet düşkünleri, haklı olarak karanlıkta tutmaya çalışırlar kadını; çünkü bunlardan birincisinin tek istediği bir köledir, ikincisinin istediği ise elinde tutacağı bir oyuncak.’’
Elizabeth Dixon ve Edward Jhon Wollstonecraft’ın yedi çocuğundan ikincisi olarak 27 Nisan 1759’da Londra’da Spitalfields’te doğdu. Çocukluğunda ailesinin geliri iyiyken babası tasarladığı yanlış projler sayesinde servetini yitirmiştir. Aile serveti yitirince çocukluk dönemleri sürekli taşınmakla geçmiştir. Babasının yüzünden yetişkinlikte eline geçicek mirasını ailesine vermek zorunda kalmıştır. Babası alkol alınca annesini döven bir adam haline geldiğinden, Mary annesini korumak adına geceleri yatak odasının önünde yatıyordu.
Hayatı için en önemli etkenlerden biri olan Beverly’de yaşayan Jane Arden’nin babası oldu. Kendi kendini yetiştirmiş bir filozof ve bilim insanı olan Jane’nin babasının derslerine katılmıştır. Janelerin evinde olan entelektüel yapıya tutkuyla bağlanan Mary; arkadaşını gereksiz bir kıskançlıkla benimseme ve sahiplenişini bir mektubunda şu sözlerle anlatmıştır..
‘Arkadaşlık hakkında romantik fikirlere sahibim. Sevgi ve arkadaşlık konusunda fikirlerim biraz bireyci ya ilk sırada olmalıyım ya da hiç görüşmeyelim.’
Hayatını etkileten bir diğer arkadaşlığı Hoxton’da yaşayan Clare ailesi tarafından tanıştırıldığı Fanny Blood’la olan arkadaşlığıydı. Mary zihninin onunla olan arkadaşlığının açtığını söyler.
Kız kardeşinin ölümü sonrası kendi yaşamını idam ettirebilmek için İrlanda’da Kingsborought ailesinin kızlarına mürebbiyelik yapmak üzere işe girdi. İlham verici bir mürebbiye olmasının yanı sıra, bu deneyimlerini bir kitaba aktardı.
Bir yıl mürebbiyelikten sonra yaşamını yazar olarak sürdürme kararı almıştır. Yapmak istediği kadınlara eğitim hakkının erkekler kadar meşru ve gerekli olduğunu tüm dünyaya duyurmaktı. Bununla ilgili çalışmalarını sürdürürken aynı zamanda siyasete de ilgisi vardı.
Kadın haklarının Avrupa’da bilinen ve dile getirip bunlarla ilgili kitaplar yazan ilk kadındı diyebiliriz. Aynı zamanda Fransız devrimi hakkındaki tarihi gerçekleri dile getiren kitapları da vardır.
En çok kız çocuklarının eğitimi hakkındaki görüş ve düşüncelerinin yanı sıra kadın haklarının savunulmasıyla ilgili de görüşlerini açık yüreklilikle daima belirtmiş ve hakkında yazmıştır.
Gene bakıldığında bir kadın tarafından zorluklar yaşansa da yılmamış ve bunun doğum hakkımız olduğunu savunan duyarlı kadınlarımızdan biridir.