MARY WOLLSTONECRAFT

                                       27 Nisan 1759 – 10 Eylül 1797

     ‘’Kadının ufkunu genişleterek güçlendirin aklını; körü körüne itaat sona erecektir; ancak, iktidar her zaman körü körüne itaate ihtiyaç duyduğundandır ki zorbalar ve şehvet düşkünleri, haklı olarak karanlıkta tutmaya çalışırlar kadını; çünkü bunlardan birincisinin tek istediği bir köledir, ikincisinin istediği ise elinde tutacağı bir oyuncak.’’

Elizabeth Dixon ve Edward Jhon Wollstonecraft’ın yedi çocuğundan ikincisi olarak 27 Nisan 1759’da Londra’da Spitalfields’te doğdu. Çocukluğunda ailesinin geliri iyiyken babası tasarladığı yanlış projler sayesinde servetini yitirmiştir. Aile serveti yitirince çocukluk dönemleri sürekli taşınmakla geçmiştir. Babasının yüzünden yetişkinlikte eline geçicek mirasını ailesine vermek zorunda kalmıştır. Babası alkol alınca annesini döven bir adam haline geldiğinden, Mary annesini korumak adına geceleri yatak odasının önünde yatıyordu.

Hayatı için en önemli etkenlerden biri olan Beverly’de yaşayan Jane Arden’nin babası oldu. Kendi kendini yetiştirmiş bir filozof ve bilim insanı olan Jane’nin babasının derslerine katılmıştır. Janelerin evinde olan entelektüel yapıya tutkuyla bağlanan Mary; arkadaşını gereksiz bir kıskançlıkla benimseme ve sahiplenişini bir mektubunda şu sözlerle anlatmıştır..

‘Arkadaşlık hakkında romantik fikirlere sahibim. Sevgi ve arkadaşlık konusunda fikirlerim biraz bireyci ya ilk sırada olmalıyım ya da hiç görüşmeyelim.’

Hayatını etkileten bir diğer arkadaşlığı Hoxton’da yaşayan Clare ailesi tarafından tanıştırıldığı Fanny Blood’la olan arkadaşlığıydı. Mary zihninin onunla olan arkadaşlığının açtığını söyler.

Kız kardeşinin ölümü sonrası kendi yaşamını idam ettirebilmek için İrlanda’da Kingsborought ailesinin kızlarına mürebbiyelik yapmak üzere işe girdi. İlham verici bir mürebbiye olmasının yanı sıra, bu deneyimlerini bir kitaba aktardı.

Bir yıl mürebbiyelikten sonra yaşamını yazar olarak sürdürme kararı almıştır. Yapmak istediği kadınlara eğitim hakkının erkekler kadar meşru ve gerekli olduğunu tüm dünyaya duyurmaktı. Bununla ilgili çalışmalarını sürdürürken aynı zamanda siyasete de ilgisi vardı.

Kadın haklarının Avrupa’da bilinen ve dile getirip bunlarla ilgili kitaplar yazan ilk kadındı diyebiliriz. Aynı zamanda Fransız devrimi hakkındaki tarihi gerçekleri dile getiren kitapları da vardır.

En çok kız çocuklarının eğitimi hakkındaki görüş ve düşüncelerinin yanı sıra kadın haklarının savunulmasıyla ilgili de görüşlerini açık yüreklilikle daima belirtmiş ve hakkında yazmıştır.

Gene bakıldığında bir kadın tarafından zorluklar yaşansa da yılmamış ve bunun doğum hakkımız olduğunu savunan duyarlı kadınlarımızdan biridir.

Teşekkürler

 

Yoruma kapalı.

Pin It