Coronavirus dünyayı durma noktasına getirdi. Bütün barlar, dükkanlar, kulüpler, okullar, müzeler, kafeler ve restoranlar kapalı; tarihi yerler terk edilmiş halde, sokaklar boş. İster tam karantina modunda olun, ister evden çalışın, isterse sosyal hayatınızı sınırlandırın, önümüzdeki birkaç hafta boyunca içeride çok daha fazla zaman geçireceksiniz. Ancak Netflix’e ve canlı haber akışlarına bağlı kalmak yerine, zorla hazırda bekletme modumuzu değiştirmenin birçok yaratıcı yolu var.
- Bu kadınların her şeyden önce yaşama sevinci azalır. Heyecan büyük oranda kaybolmuştur. Hayata karşı bezgin, bıkkın, yorgun, cansız bir duruş ortaya çıkar.
- Dişi enerjiden yoksun kişilerde kolay kırılganlık gö Günlük hayatta karşısına çıkan küçük-büyük herhangi bir problem onu kolaylıkla incitir. Genel olarak hayatın içinde kendini zayıf ve güçsüz hisseder.
- Kafa karışıklığı yaşamın her alanına yansır. Dişi enerjisini kaybeden kişi, hayata karşı netliğini de aynı oranda kaybetmeye mahkum kalır. Bu kişiler için yaşam günbegün anlamını kaybeder. Anlamını kaybeden yaşamın bir parçası olmak istemediği için de ruhunu atalete ve heyecansızlığa teslim eder.
- Kendini kapana kısılmış, kuşku dolu ve sarsak hisseder.
Ocak ayından bu yana dünyadaki COVID-19’un gelişmelerini izliyoruz. Asya genelinde yaşanan karantina, panik, korku ve virüsün tehlikesine şahit olduk. İki hafta öncesine kadar COVIT-19 ile bu denli yakın olabileceğimize belki de ihtimal vermiyorduk. Ancak şu günlerde hijyenle ilgili alışkanlıklarımızı, bağışıklık sistemimizi, karantinada olmanın güvenilirliğini konuşuyoruz. Bu esnada hissettiğimiz korku yüksekte seyrediyor. Korkularımızı kontrol altına almamız, bağışıklık sistemimizin güçlenmesini ve aşırı stresle baş edebilme gücümüzü var eden önemli bir davranış biçimi.
Eğer endişelerimizin dozunu azaltabilirsek, krizi doğru yönetebiliriz. Psikolojik dokunulmazlık, elimizden gelenin en iyisini kontrol etme duygusu oluşturmak için zihnimizde neler olduğu ve reelde ne yaşandığı konusunda gerçekçi olmaktır. Stresi “Her şey kafanızda”, “Sadece olumlu düşün!” cümleleri ile hafifletmek şu sıralar size gerçekçi gelmeyebilir; ancak gerçek şu ki, zihniniz her şeyi daha da kötüleştirebilir. Çoğu insanın farkına varamayan şey, zihninizin felaket senaryoları üretebilecek güce sahip olduğu kadar aynı zamanda sizi kurtarabilmesidir.
Korona Virüs riskinden hem kendinizi hem de ailenizi korumak için içinde bulunduğumuz bu zorlu süreçte uzmanlar sosyal mesafenizi korumanızı öneriyor. Okulların kapanmasıyla hayatımızda belirgin rol oynayan Korona Virüs için yapılan ‘Evde Kal!’ çağrısı, bir tatil olarak düşünülmemeli ve arkadaşlarla buluşmak, aile yemeklerinde bir araya gelmek ya da deniz kenarında koşmak gibi algılanmamalı.
Kendimizi ve sevdiklerimizi korumak için şu sıralar mecbur olmadıkça evden dışarı çıkmak büyük bir risk taşıyor. İçinden geçtiğimiz zorlu süreçte ertelediğiniz işlerinizi düzene koyarak, hobilerinize vakit ayırarak, yemek tariflerini deneyerek ya da egzersiz yaparak evde kalmanın bir zorunluluk olduğu fikrinden uzaklaşabilirsiniz. Ayrıca, bu dönemde çocuklarınızla birlikte yapacağınız pek çok aktivite hem size hem de onlara iyi gelebilir.
Korku, tıpkı sevgi gibi bir enerjidir. Hayatınızı kurtarabilir, aynı zamanda gücünüzü de vakumlayabilir. Eğer korkumuz olmasaydı, kendimizi güvende tutamazdık. Örneğin; binaların çatılarından atlamak, hızla akan bir trafikte karşıdan karşıya geçmek ya da sağlığımızı hiçe saymak gibi şeyler yapabilirdik. Gerçek şu ki; bizler süper kahramanlar değiliz ve bu yüzden korku mekanizmamız bizi bilinçli davranmaya programlar. Ancak elbette bizi koruyan panik ve kaygı ile büyüyen, ruh sağlığımızı olumsuz etkileyen değil, makul ve sağlıklı korkudur!
Bazılarımızın da hatırladığı gibi atalarımız topladıkları otlarla şifa veren karışımlardan günümüze kadar geldi bu alışkanlıklarımız.