Kategori

İlişkiler

Kategori

Hepimiz zamanımızın neredeyse büyük bir bölümünü sosyal medyada geçiriyoruz. En sevdiklerimizle birlikte geçirdiğimiz mutlu anları başkalarıyla paylaşıyoruz. Evimizdeki kanepede ayaklarımızı uzatmış otururken seyrettiğimiz programı, öğle yemeği için gittiğimiz restoranda yediğimiz yemeği, alışverişe kahve molasında içtiğimiz latteyi, evcil hayvanımızı, çocuklarımızı, okuduğumuz kitabın sayfalarını ve hayatımıza dair daha birçok ayrıntıyı gözler önüne seriyoruz.

Sosyal medya, yalnızca bizlerin değil, artık gençlerin ve hatta çocukların da yaşamlarının sosyal ve yaratıcı yönünü oluşturuyor. Onlar sosyal medyayı eğlenmek, ilgi alanlarını paylaşmak, kendi kimliklerini keşfetmek ve sosyal ilişkiler geliştirmek için kullanıyorlar. Öyle ki çevrimiçi etkileşim yüz yüze iletişimin bir uzantısı olarak hızla yayılıyor.

Eğer kendinizi karamsar ve mutsuz hissediyorsanız, küçük kazalar, tartışmalar yada agresif insanlar çok daha can sıkıcı bir hal aldıysa, uykularınız düzensizleştiyse ve konsatre olmakta güçlük çekiyorsanız topraklanma ihtiyacı içindesinizdir. Topraklanmış olmak, enerjinizi dengelemek ve evrenle birlikte akmak anlamına gelir. Tam tersi ile zayıflayan yaşam bağlarını işaret eder. Dünyaya köklenmek, daha net düşünmeye, daha zinde hissetmeye, yaşam enerjisiyle dolu olmaya ve inişli çıkışlı bir vibrasyon yerine, daha sakin kalmaya olanak tanır.

En büyük korkularımızdan biri, güvenimize ihanet eden birine sevgimizi vermek olsa gerek. Muhtemelen ilişkilerinizde böyle bir şey başınıza gelmiştir. Bazılarınız için aldığınız ders belleğinize kazınmıştır ve aynı deneyimi tekrar yaşamamak için tedbirli davranıyorsunuzdur. Karşınızdaki insan farklı biçimlerde güveninizi sarsabilir. Yalan, ihanet, kalp kırma gibi nedenler hayal kırıklığı yaratır.

Bazı ihanetler acıtan ama iyileşen kağıt kesiği gibidir. Bir anda derinden sızlatır. Kendinizi aldatılmaktan, yalana maruz kalmaktan, güven yoksunluğundan nasıl alıkoyabilirsiniz ve birine korkmadan kalbinizi nasıl verebilirsiniz?

Hayatını bir köpekle paylaşan insanlar daha pozitif bir bakış sahip, sabırlı ve sevgi dolu oluyor. Bunun en belirgin nedeni ise hiç büyümeyen bir çocukla bir arada yaşamak ve onun bütün ihtiyaçlarını memnuniyetle karşılamak! Sadece köpek sahiplerinin anlayabileceği bol aksiyonlu, eğlenceli, neşeli ve sevgi dolu köpekli yaşamın ayrıntıları eğer hala bir köpeğe sahip değilseniz ve sorumluluk alıp almama konusunda kararsızsanız kalbinizi tarifsiz bir aşkla doldurabilir!

Ergenlik döneminde çocuklar ruh halindeki değişimler yüzünden dikkatsizlik, öfke, alınganlık, huzursuzluk gibi duygu durumları ile birlikte bağımsızlıklarını ilan etmelerine ihtiyaç duydukları birçok fiziksel ve duygusal değişiklik yaşarlar. Bütün bu duygular ve davranışlar ergen bir çocuğun gelişiminin normal bir parçasıdır ve yetişkinliğe geçiş sürecinin işaretleridir. Ebeveynlerin sevgiyle ve sabırla yönetmesi gereken ergenlik dönemi ne kadar kolay geçerse, çocuklar birer yetişkin olduklarında daha sağlıklı ilişkiler kurabilirler.

Aldatmak sadece ilişkiyi temelinden sarsan bir eylem değil aslında, aldatmak aynı zamanda karakterin dökülüş biçimi. En az sevdiğiniz kadar sevildiğinizi  sandığınız, güvendiğiniz yol arkadaşınızın tıpkı size baktığı gibi bir başkasına baktığını bilmek öfkeye ve hayal kırıklığına neden olur. Aldatılmak tam bir güven kaybıdır. Bağışlamakla vazgeçmek arasında gidip gelirken, ne yapacağını kestirememek çaresizlik duygusunu yaratır.

Evcil hayvanlarla bir arada yaşamanın sayısız güzelliği var. Her şeyden önce onların varlığı mutluluk sebebi. Tüylü bir dosta yuva olmak, onunla hayatı paylaşmak iyi bir kalbe sahip olmanın belki de en saf tarifi.

Onların insan sağlığı üzerindeki olumlu etkilerinden sıklıkla söz ediliyor. Özellikle kedilerin mırıldanmalarının iyileştirici gücü bilimsel kanıtlarla destekleniyor. 25 ila 140 Hz arasında ses dalgası yayan mırıltılar, stresi azaltıyor, ağrıları dindiriyor ve sakinleştiriyor.

Bir şeyler ters gittiğinde, doğal olarak suçlanacak birini aramaya başlıyoruz ve bu kişi genellikle kendimiz oluyoruz. Fakat kendimizi suçlamak olan durumu değiştirmiyor. Bazı şeylerin nasıl şekilleneceği bizim dışımızda gelişiyor. Herhangi bir konuda elimizden geleni yapmak bazen yeterli olmuyor.

İşte bu nedenle ne kadar çok uğraşırsanız uğraşın, bir şeyler istenen sonuca ulaşamıyorsa bunun sorumlusunun yalnızca siz olduğunu düşünüp kendinize haksızlık etmeyin.

Pin It