Kategori

Seyahat

Kategori

Kapadokya’ya yolculuk yaparak mükemmel tarihi hissetmek ister misiniz? Antik coğrafyada, Kapadokya Küçük Asya’nın (modern Türkiye’nin Asya kısmı) geniş iç bölgesinin adıydı. Kapadokya bölgesi, doğa ve tarihin dünyada en güzel şekilde buluştuğu yerdir. Coğrafi olaylar peribacalarını oluştururken tarihi süreçte insanlar, binlerce yıllık medeniyetlerin izlerini oyma evler ve kiliseler ile bu toprak direklerin içine taşımış ve süslemeler ile süslemiştir.
Kapadokya birkaç yeraltı şehri içermektedir. Büyük ölçüde ilk Hıristiyanlar tarafından meşru bir din haline gelmeden önce saklanma yeri olarak kullanılmıştır. Dördüncü yüzyılın Kapadokya Babaları, erken Hıristiyan felsefesinin çoğunun ayrılmaz bir parçasıydı. Aynı zamanda, diğerlerinin yanı sıra, 517-520 arasında görev yapan başka bir Konstantinopolis Patriği olan Kapadokya John’unu da üretti. Bizans döneminin çoğunda, bölgedeki çatışmalardan nispeten etkilenmemiştir. Önce Sasani İmparatorluğu ile ve daha sonra Arapların önderliğindeki İslami yayılmaya karşı ev sahipliği yapmıştır.

Kapadokya’ya Gidince Neler Yapılır?

Kapadokya’da gezmek için pek çok doğal güzellik bulunmaktadır. Söz konusu yerleri aşağıdaki gibi detaylı bir şekilde açıklayabiliriz.
Göreme
Kapadokya’da 10. yüzyıldan kalma freskler ve tablolar ve Bizans sanatının en iyi örneklerini içeren iyi korunmuştur.  Kayaya oyulmuş kiliseleri deneyimleyecek ve keyfini çıkaracaksınız . Yöre, kaya bloklarında kiliseler, şapeller, yemekhaneler ve oturma odalarıyla bir vadi oluşturur. Göreme Açık Hava Müzesi , keşiş ve rahibelerin manastır hayatını sürdürdükleri dünyanın en önemli Bizans mağara kiliselerine ev sahipliği yapıyor.

Ihlara Vadisi

Ihlara Vadisi, volkanik kayaların içinde 16 km boyunca vadinin tam ortasından akan çarpıcı bir nehre sahip inanılmaz bir geçittir. Aksaray iline yakındır, ancak yine de Güney Kapadokya bölgesinin bir parçası olarak kabul edilmektedir. Huzurlu, yapraklı bir doğanın ortasında nispeten kolay bir yürüyüş için harika bir yerdir. Bunun yanı sıra yol boyunca birçok mağara kilisesi bulacağınız bir merkezdir.
Türkiye’nin en büyük yeraltı şehri ve Kapadokya’nın en derin yeraltı şehri olan Derinkuyu Yeraltı Şehri’ni ziyaret edin
Ihlara Köyü’nde başlayıp Selime Manastırı’nda biten pitoresk bir destinasyon olan Ihlara Vadisi’ni keşfedin
7. yüzyıldan 11. yüzyıla kadar uzanmaktaki vadinin duvarlarına  yüzlerce kiliseye tanık olmalısınız.
Güvercin evleri ve güvercinliklerle dolu Güvercin Vadisi’ne gidin ve şehrin muhteşem panoramik manzarasının tadını çıkarın.

2. kattaki kilise tek nefli ve iki apsislidir. Apsislerin önünde bir sunak, yanlarda oturma platformları vardır. Bu katta da bazı yaşam alanları bulunmaktadırç Yeraltı şehrinin en önemli alanları 3. kattadır.

Ürgüp

Kapadokya’ya gidince neler yapılacaklar diyorsanız  ilk akla yerlerden biri Ürgüp oluyor. Roma döneminden bu yana birçok medeniyete ev sahipliği yapan bölge, turizm açısından oldukça canlıdır. Kasabanın tepesinde, etrafı peri bacalarıyla süslenmiştir. Karınca yuvası gibi  evler ve mezarlar görülmektedir.

Akdeniz coğrafyasının en özel lokasyonlarından bir tanesi olan Likya Yolu deneyimini yaşamak ister misiniz? O halde çok özel deneyimlerden yarar sağlamak adına Likya’da sizi bekleyen birbirinden özel heyecanlara daha yakından bir bakalım! Teke Yarımadası’nın bu en özel rotasında siz de kaliteli bir heyecan yaşayabileceksiniz.
Fethiye sınırlarından başlayan ve Antalya’nın Beldibi ilçesinde son bulan bu yol tarihi ve kültürel açıdan oldukça dikkat çekicidir. Bölgede yaşayan Likyalılar bu yolun Likya adıyla anılmasını sağlamıştır. İngiliz bir turist olan Kate Clow tarafından 1999 yılında leşfedilen yolun bugün çok önemli bir cazibe merkezi olduğunu ifade etmek gerekir.

Likya Yolu Yürüyüşü

Akdeniz’e tatil yapmaya giden hemen herkesin en çok merak ettiği coğrafyalardan bir tanesi olan Likya Yolu toplamda 550 kilometre uzunluğundadır. Tatil severlerin genellikle yolun küçük bir kısmını yürüdüklerini ifade edebiliriz. Bu nedenle de yolun tamamını yürümenin çok ciddi bir zaman ve efor gerektirdiğini ifade etmek gerekir. Yolun tamamını yürüyen farklı macera severlere göre Likya Yolu’nu kat etmek için uzun süre gerekir. Bu süre yaklaşık 25 ila 45 gündür.

Yolun bu denli uzun sürmesinde hem uzunluk hem de zorlu yol şartları vardır. Kayalıklar ve küçük patikalardan geçerek ilerlediğiniz bu yolda kesinlikle rahat ayakkabılar seçmelisiniz. Aksi takdirde Likya Yolu’nda yaşayacağınız deneyim sizi çok tatmin etmeyecektir.

Likya Yolu’nda Konaklama

550 km uzunluğundaki bu yolu kat ederken konaklama ihtiyacı en önemli konulardan bir tanesi olacaktır. Ancak hemen belirtmek gerekir ki yol çevresinde çok çeşitli konaklama mekanları vardır. Otel, bungalov ve doğa evleri burada sizlere kusursuz bşr deneyim yaşatmayı bekler. Tüm bu seçeneklerin yanı sıra doğa severler için kamp alternatifleri de vardır. Yani Likya Yolu’nda konaklamak için çok da düşünmenize gerek yoktur.

Siz de unutulmaz bir konaklama deneyimi yaşamak mı istiyorsunuz? O halde Likya Yolu macerasına katılmak için hemen yola koyulabilirsiniz. İlkbahar ve yaz aylarının en iddialı rotalarından biri olan Likya’da onlarca hatta yüzlerce macera severler bir araya gelebilirsiniz. Kaliteli bir deneyim sizleri bekliyor! Hadi hemen maceraya!

Türkiye’nin en özel lokasyonlarından biri olan Ölüdeniz sizi yamaç paraşütü deneyimini yaşamak için bekliyor. Kusursuz bir eğlence ve kaliteli bir deneyime olanak sağlamak açısından siz de Ölüdeniz’de bu heyecanı yaşayabilirsiniz. Ege Bölgesi’ne bağlı olan Fethiye sınırları içerisindeki Babadağ’dan aşağıya uçmak sizin için de oldukça değerli olacak! O halde vakit kaybetmeden bu deneyimi yaşamak adına nasıl bir yol haritası izlemeniz gerektiğini öğrenmelisiniz!

Türkiye’nin En İyi Yamaç Paraşütü

Türkiye’de yamaç paraşütü yapmak istiyor ve kaliteli bir deneyim yaşamayı arzu ediyorsanız cevaplamanız gereken birbirinden değerli sorular var. Aşağıdaki sorulara ve cevaplara bir göz atarak Ölüdeniz’de yaşayacağınız deneyimi kusursuzlaştırın!

Ölüdeniz’de Ne Zaman Uçmalıyım?

Türkiye’nin en iyi yamaç paraşütü merkezlerinden bir tanesi olan Ölüdeniz’de uçmak için herhangi bir zaman kısıtlaması yoktur aslında. Hava şartları elverdiği sürece uçuş mümkün olsa da genellikle yaz aylarında gerçekleşen uçuşların daha dikkat çekici olduğunu ifade etmek gerekir. Ölüdeniz’de hem yamaç paraşütü hem de kaliteli bir tatil deneyimi için yaz sezonunu tercih etmenizi öneriyoruz!

Ölüdeniz Yamaç Paraşütü Tehlikeli mi?

Yamaç paraşütü ayrıcalıklarını yaşamak isteyen pek çok bireyin kafasında güvenlik endişeleri vardır. Acaba bu aktiviteye katıldığımda hayatımı riske atmış olur muyum sorusunu düşünebilirsiniz. Ancak hemen ifade etmek gerekir ki Ölüdeniz’de gerçekleşen bütün uçuşlarda deneyim en üst seviyededir. Bu nedenle de acaba bir tehlike yaşar mıyım düşüncesine kapılmamanız gerekir.

Yamaç Paraşütüne Kimler Katılabilir?

Yamaç paraşütü deneyimi yaşamak istiyorsanız belli başlı sınırlamalar konusunda bilgi sahibi olmalısınız. Bu noktada en önemli husus kilo ve yaştır. 18 yaşından küçüklerin yamaç paraşütüne katılması söz konusu olmaz. Öte yandan kilo konusunda da sınırın 100 olduğunu ifade edebiliriz. Bu anlamda 100 kilonun altında ve 18 yaşından büyükseniz yamaç paraşütü deneyimini Ölüdeniz’de yaşamanız mümkün!

Tüm bu detaylara bakarak kusursuz bir deneyim yaşamak istiyorsanız hemen Ölüdeniz’e doğru yola çıkabilirsiniz. Yüksek standartlar, kalite ve unutulmaz anlar için size özel bir deneyime kapı aralamak mümkün olacak! Yoksa siz hala planlamanızı yapmaya başlamadınız mı? Hadi harekete geçin!

Mardin, güneye Mezopotamya ovalarına bakan bir tepenin yamacında yer almaktadır. Mardin, Türkiye’yi Suriye ve Irak’a bağlayan ana yollar üzerindedir . Bir rivayete göre şehrin tarihi Tufan’a kadar uzanıyor. Şehir, Hurri- Mitani, Hititler , Surlar, Babilliler, Persler , Romalılar , Araplar ve Selçuklu Türklerinin egemenliğinde yaşadı . Daha sonra Artuklu Krallığı’nın “Tabaka Ilgaziyye” adı verilen Mardin kolu kurulmuş ve bu dönemde şehir gelişmiştir.

Şehir, Persler tarafından “Marde”, Bizanslılar tarafından “Mardia”, Araplar tarafından “Maridin” ve Süryaniler tarafından “Merde-Merdo-Merdi” olarak biliniyordu. Türklerin işgalinden sonra buralar “Mardin” e dönüştürülmüştür.

Mardin’de Ne Yapılır?

Kale, Kasımiye Medresesi , Zinciriye Medresesi ve Ulu Camii şehrin çevresindeki önemli tarihi yerlerdir. Bölgedeki diğer görülmeye değer tarihi varlıklar arasında Dayrul-Zeferan Manastırı ve Harizm Medresesi sayılabilir. Yakındaki 15. yüzyıl Zeynel Bey Türbesi, mavi çinilerle çekici bir şekilde dekore edilmiştir. 1385 tarihli Sultan İsa Medresesi, muhteşem oyma portalıyla ilginç, güzel bir Türk anıtıdır. Kasım Paşa Medresesi, güzel taş işçiliği kubbesiyle de önemli ve güzel süslü minaresi ile Ulu Camii, bir başka gezi noktası.

Artutid mimarisinin en güzel örnekleri, Mardin’in 21 kilometre (13 mil) güneyindeki Kızıltepe’de, ince mihrap kabartması ve güzel dekore edilmiş portalı ile 13. yüzyıl Ulu Camii’nde görülebilir.

Dara bölgesi, Mardin yakınlarındaki son kazıların en ilginç keşiflerinden biridir. Suriye sınırına yakın Nusaybin yolu üzerindedir. At Hasankeyf ile sınırda olan Batman ili, sen Artutids antik 12. yüzyıl sermayenin kalıntısı görülüyor. Bir zamanlar şehrin iki yakasını Dicle nehri ve saray üzerinden birbirine bağlayan köprü diğerleri. GAP Projesi’nin bir parçası olan yakındaki baraj tamamlandığında Hasankeyf tamamen sular altında kalacak.

Mardin’in Simgesi Deyr’ul Zafaran

Deyr’ul Zafaran Manastırı, Mardin’in 9 kilometre (5,5 mil) doğusunda, 9. yüzyılda inşa edilmiş bir Süryani manastırıdır. Şu anda yoksul Süryanilerin ziyaret yeri ve sığınağıdır. Manastır, 1932 yılına kadar Süryaniler için dini bir merkezdi. Bölgede bulunan birçok manastırın en büyüğünden biri olan Deyr’ul Zafaran’ın burada gömülü 52 Süryani patriği var. Mahzen adlı gizli ibadet bölümü manastırın en eski bölümüdür. Manastır daha sonra yapılan ek bölümlerle genişletildi. Deyr’ul Zafaran, Meryem Ana Kilisesi ve Mar Yakup Manastırı ile bir üçlü oluşturan yapıların çevresinde, üçlüyü korumak için yapılmış üç kale bulunmaktadır.

 

Göbeklitepe nedir sorusu aslında oldukça kritik bir sorudur. Çünkü Göbeklitepe gibi Neolitik Dönem’den günümüze kadar gelen yapılar ile ilgili elimizde hiçbir yazılı kaynak bulunmuyor. Bu nedenle bütün yorumlar yapılan arkeolojik çalışmalar ve kültür öğeleri ile gerçekleştirilebiliyor.

Yaklaşık 20 yıldır Göbeklitepe’de arkeolojik çalışmalar yani kazı ve araştırmalar devam ediyor. Yapılan araştırmalar doğrultusunda Göbeklitepe’nin bir buluşma noktası olarak kullanıldığını ifade edebilmek mümkün hale gelmektedir. Avcı grupları için bir çeşit toplanma merkezi olan Göbeklitepe de bulunan; plak, taş alet ve benzeri aletlerin dekoratif unsurlar ile benzerlik gösterdiği düşünülmektedir. Burası düzenli bir buluşma noktası ve bir takas yeri olarak kullanılmaktaydı.

Göbeklitepe Nedir? İnsanlık Tarihini Nasıl Değiştirdi?

Göbeklitepe ile ilgili yapılan önemli keşifler Neolitik avcı toplayıcı grupların içerisinde ve arasında yer alan karmaşık organizasyonu anlayabilmemizi sağlamıştır. Göbeklitepe’de bulunan dikilitaşlar ve dairesel yapılar anıtsal bir mimarinin eserleri olarak günümüze kadar gelmiştir. Bu doğrultuda Göbeklitepe ile ilgili işlerin örgütlenmesi ve yürütülmesi farklı gruplar ile iş birliği yapılması gerekliliği doğmaktadır. Günümüzde gezici olan insanların Göbeklitepe gibi büyük ölçekli kamu projelerine yatırım yapması da insanlığın ilk tarihinden beri alışılagelen bir alışkanlık ve ihtiyaç olduğunu anlayabilmemizi sağlamaktadır. Bunun yanı sıra Göbeklitepe’de çalışan işçilerinde düzenli bir şekilde beslenmesi gerekmekteydi. Bu doğrultuda besin taleplerinin de toplanan yiyeceklerden karşılandığı düşünülmektedir.

Göbeklitepe’ye Neden İhtiyaç Duyulmuştur?

Göbeklitepe nedir sorusuna cevap verildikten sonra Göbeklitepe’de yapılan çeşitli çalışmalar ve araştırmalar Göbeklitepe’nin yapımının nedenleri ile ilgili çeşitli bilgiler vermektedir. Bu doğrultuda avcı toplayıcı grupların birbirleri ile değiş tokuş yapabilmesi için bir toplanma alanına ihtiyaç duyduklarını ifade edebilmek mümkündür. Bunun yanı sıra avcı toplayıcı gruplar gen havuzlarını tazelemek ve evlilik bağlarını kurmak amacı ile de bu tarz bir toplanma alanına ihtiyaç duymuş olabilirler. Bu doğrultuda Göbeklitepe’nin konumunun bir tesadüf olmadığını ifade edebilmek mümkündür. Göbekli bir dağ her noktadan görülebilecek oldukça ideal bir konumdur. Bu sayede Göbeklitepe’nin dairesel yapıları da buluşmaları belirten iz ve dikilitaşlar ise grupları temsil eden buluntular şeklinde yorumlanabilmektedir.

Vizesiz gidilen ülkeler listesini kontrol ederek çantanızı hazırlamaya başlamak için muhteşem bir gün değil mi? Vize istemeyen ülkelere nasıl gidilir gibi konularda kısa bir bilgilendirme yapmak doğru olacaktır.

Vizesiz Gidilen Ülkeler: Avrupa

Andorra: Avrupa kıtasında yer alan küçük ve harika ülke Andorra’ya pasaportunuz ile vizesiz seyahat edebilirsiniz. Türkiye’den vize istemeyen ülkeler kapsamındaki Andorra’da 90 gün vizesiz kalabilirsiniz.

Arnavutluk: Başkenti Tiran ve kendine has yapısıyla en nadide Balkan ülkelerinden olan Arnavutluk’a vizesiz seyahat edebilir ve vizesiz Avrupa ülkeleri arasındaki Arnavutluk’ta 90 gün boyunca doya doya vizesiz gezebilirsiniz.

Belarus: Doğu Avrupa’daki Belarus, Türkiye’den vize istemeyen ülkeler arasında. 30 günlük süre boyunca pasaportunuzla Belarus’ta dolaşabilirsiniz.

Bosna-Hersek: Savaşın etkisiyle çok sessiz ve sakin bir ülke olan Bosna-Hersek’e vizesiz seyahat edebilir ve 90 gün boyunca seyahatinizin tadını çıkarabilirsiniz.

Vizesiz Asya Ülkeleri

Azerbaycan: Kardeş ülke Azerbaycan da Türkiye’den vize istemeyen ülkelerden bir tanesi. Can Azerbaycan’da 30 gün vizesiz kalma hakkınız var.

Brunei: Brunei’de 30 gün boyunca vizesiz gezebilirsiniz.

Endonezya: En kalabalık Müslüman ülke Endonezya; vizesiz ülkeler 2019 listesinde yer alıyor. Bu ülkede 30 günlük serbest dolaşım hakkınız mevcut.

Fiji: Okyanusya bölgesindeki Fiji de Türkiye’den vize istemeyen ülkeler arasındadır. 90 gün boyunca Fiji’de gezebileceğinizi unutmamalısınız.

Filipinler: Filipinler’de 30 gün süreyle vizesiz ikamet edebilirsiniz.

Filistin: Filistin vizesiz ülkeler kapsamında olsa da bu ülkeye gitmek için İsrail vizesi almak gerekir.

Güney Kore: Güney Kore’de 90 gün boyunca vizesiz kalabilirsiniz.

Vizesiz Afrika Ülkeleri

Botsvana: Güney Afrika’nın üzerinde bulunan naif ülke Botsvana da Türkiye’den vize istemeyen ülkeler arasındadır.

Fas: Kuzey Afrika ülkesi Fas’a vizesiz ülkeler kapsamında seyahat edebilirsiniz. Bu ülkede 90 gün süreyle vize muafiyetli gezebilirsiniz.

Güney Afrika Cumhuriyeti: 30 gün süreyle vizeden muaf bir şekilde bu ülkede gezebilirsiniz.

Siz de yukarıda bahsedilen ülkelerden birine herhangi bir şekilde vize almadan sonra derece kolay ve hızlı bir şekilde ulaşım sağlayabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey bavulunuzu hazırlamak, bir uçak bileti olarak yola koyulmaktır.

Yedigöller Milli Parkı, Türkiye’de ki en önemli milli parkların arasında yer almaktadır. Batı Karadeniz Bölgesi’nde Bolu sınırları içerisinde yer alan Yedigöller Milli Parkı, heyelandan dolayı meydana gelen yedi gölden oluşmaktadır. Şimdi gelin söz konusu gölleri hep birlikte inceleyelim.

Yedigöller Milli Parkı’nda ki Göller

Yedigöller’in bulunduğu havza güneyden kuzeye 1500 metrelik bir alan içerisinde ki Sazlıgöl, Nazlıgöl, İncegöl, Küçükgöl, Büyükgöl, Deringöl, ve Seringöl gibi heyelan göllerinden oluşuyor. Sayılan göllerden birkaçı ise dip kaçaklar ile bağlantılıdır. Göller, aralarında yaklaşık olarak 100 metre kadar yükselti bulunan iki plato üzerinde bulunuyor. Göllerin en büyüğü ortalama 780 metre yükseklikte bulunan Büyükgöl’dür. Büyükgöl’ün güneydoğusunda bulunan Deringöl’ ise 20 metre uzunluktaki Büyükgöl ile bağlantılıdır. Büyükgöl’ün kuzeyinde ise Seringöl olarak adlandırılan göl bulunuyor. Söz konusu gölleri aşağıdaki gibi detaylı bir şekilde inceleyebilmemiz mümkündür.

Büyükgöl

Büyükgöl, milli parkın en büyük gölüdür. 24.895 metrekarelik bir alana sahip olan Büyükgöl’ün en derin noktası ise 16 metredir. Büyükgöl içerisinde mercan, gökkuşağı, kadife ve Abant alası balık türlerini barındırır.

Seringöl

Seringöl’ün büyüklüğü 1.758 metrekaredir. Büyükgöl’den sonraki en büyük göl olan Seringöl’de gökkuşağı isimli balık türü yetişir. Seringöl, Büyükgöl’ün kuzeyinde yer alıyor.

Deringöl

Deringöl’ün derinliği 10 metre kadardır. Milli parktaki en derin göl olan Deringöl, etrafındaki patika alan sayesinde pek çok doğal güzelliği ile eşsiz yürüyüşler yapılabilir. Deringöl’de balık avlamak serbesttir. 15.063 metrekarelik bir göl olan Deringöl, Büyükgöl ile bağlantılıdır.

İncegöl

İncegöl, uzun ve ince bir yapıya sahip olduğu için İncegöl olarak adlandırılır. İncegöl, 1.036 metrekare genişliğindedir.

Sazlıgöl

Yedigöller Milli Parkı’nda yer alan Sazlıgöl, İncegöl’ün hemen bittiği yerde bulunuyor. Sazlıklardan oluşan Sazlıgöl, 5.950 metrekare genişliğindedir.

Nazlıgöl

Nazlıgöl, 15.780 metrekarelik bir alanda yer alıyor. Dibinden bol miktarda su sızdırdığı için Nazlıgöl’ün kuzeydoğusunda bir şelale oluşturuyor. Bu nedenle Nazlıgöl’e Şelale Gölü de deniliyor.

Kurugöl

Yalnızca 150 metrekare genişliğinde olan ve Yedigöller Milli Parkı’nda yer alan Nazlıgöl sadece yılın belli aylarında su ile doluyor. Yılın pek çok ayı kuru olduğu için Nazlıgöl olarak adlandırılmıştır.

Türkiye, dört mevsimin bir arada yaşandığı hem yaz turizmi hem de kış turizmi ve kayak merkezleri ile adından söz ettiren bir ülkedir. Kış mevsimi geldiğinde insanların aklına gelen kayak ve eğlence için tercih konusu olacak onlarca merkez var. Bu merkezlerden bir tanesini seçmek ve sevdiklerinizle harika bir deneyim yaşamak mümkün! Birbirinden özel kayak merkezlerine göz atabilmeniz adına size harika bir liste hazırladık!

1-Uludağ Kayak Merkezleri – Bursa

Kış sporlarından söz ettiğinizde aklınıza daima Uludağ gelir. 1927 yılından bu yana kış sporlarının gerçekleştiği bu bölgede her kayak sever için uygun parkurlar var. Üstelik tesisleşmenin oldukça başarılı olduğu Uludağ’da sizi harika seçenekler bekliyor. Türkiye’nin ilk ve en büyük kayak merkezi konumundaki Uludağ’da vakit geçirmek oldukça keyifli olacak!

2-Palandöken Kayak Merkezi – Erzurum

Kışın oldukça çetin geçtiği bir şehir olan Erzurum, yılın neredeyse yarısını karlı günlerle geçirir. Soğuğun derece ile değil tükürüğün ağızda donması ile anlatıldığı Erzurum’da kayak yapmak bambaşka bir deneyim oluyor. Palandöken Kayak Merkezi gerek tesisleri gerekse parkurları ile kaliteyi ortaya koyuyor. Kış sporu severler içinse sadece bu harika mekânda keyifli zaman geçirmek kalıyor.

3-Kartalkaya Kayak Merkezi – Bolu

Türkiye’nin en önemli kayak merkezlerinden biri olan Kartalkaya Kayak Merkezi, toplamda 40 km uzunluğunda pistlere sahiptir. Farklı zorluk derecelerindeki pistler be güçlü tesisleşmesi ile burada kayak yapmak oldukça keyiflidir. Siz de sevdikleriniz ile çok özel zamanlar yaşamak istiyorsanız kesinlikle Kartalkaya Kayak Merkezi’ni tercih edebilirsiniz.

4- Sarıkamış Kayak Merkezi- Kars

Kars merkeze 55 km. mesafede bulunan Sarıkamış Kayak Merkezleri, kış mevsiminin en popüler kayak merkezlerinden biridir. Sarıkamış’ı farklı kılan ise sahip olduğu kar. Dünya’da sadece Alpler’de bulunan toz kristal kar, bizim ülkemizde ise sadece Sarıkamış’da bulunur. Kayak için en elverişli ve güvenli bu kar cinsi Sarıkamış için büyük bir zenginliktir.

5- Erciyes Kayak Merkezleri- Kayseri

Otuzdan fazla pist barındıran Erciyes Kayak Merkezi, bugün Türkiye’nin uluslararası standartlara sahip en modern kayak merkezlerinden biridir. 3917 metre yüksekliğindeki Erciyes Dağı, İç Anadolu Bölgesi’nin en yüksek zirvesidir. Erciyes dağında kurulu kayak merkezi ise Türkiye’nin en gözde kayak rotalarından biri olmayı başardı.

 

Dünya’nın 7 harikası, insanlık tarihi boyunca var olmuş en özel mekanlar ve yapıları işaret eder. Nwe7Wonders adlı bir vakıf tarafından belirlenen ve her biri görsel olarak kusursuzluğa işaret eden bu yapıtları daha yakından bir inceleyelim!

Machu Picchu

Bir zirvede yer alan ve Keçuva dilinde de Eski Zirve anlamına gelen Machı Picchu; insanlığın en önemli eserlerinden bir tanesi olmayı başarır. Peru sınırlarında bulunan ve And Dağları’nın en dikkat çekici yapısı olan bu şehir Urubamba Vadisi’nde kurulmuştur. İnka Uygarlığı tarafından inşa edilen ve inşa edilme amacı istilalardan korunmak olan şehrin oldukça görkemli bir şehir olduğunu söyleyebiliriz.

Petra

Ürdün sınırları içerisinde bulunan Petra; M.Ö. 400lü yıllarda inşa edildiği düşünülen bir şehirdir. Nebatiler’in başkenti olarak inşa edilen Petra Antik Şehri 2007 yılından bu yana Dünya’nın 7 Harikası listesinde yer alan yapılardan bir tanesidir.

Tac Mahal

Babür Şah tarafından Mümtaz Mahal anısına yaptırılan Tac Mahal; dünyada aşkın en önemli göstergesi olmayı başarır. Hindistan’ın Agra şehri sınırları içerisinde bulunan ve beyaz mermerleri ile dikkat çekici bir görüntüye sahip olan yapı dünyanın en önemli yapılarındandır. 17.000 m2 alan üzerine kurulu bu yapı 500 yıldır dimdik ayakta durmaktadır.

Chichen Itza

Maya Uygarlığı tarafından inşa edilen Chichen Itza; Yucatan Yarımadası üzerinde bulunur. 2007 yılında yapılan oylama neticesinde Dünya’nın 7 Harikası arasına girmeyi başaran bu yapı asırlardır ayakta durmayı başarır.

Çin Seddi

Çin’in Türk akınlarını durdurmak amacı ile inşa ettiği bu korunma duvarı M.Ö. 221 yılında inşa edilmiştir. 8851 km uzunluğundaki bu yapının uzaydan göründüğü üzerine de söylentiler vardır. Görkemli ve dikkat çekici bu yapı hala sapasağlam ayakta durmaktadır.

Kurtarıcı İsa Heykeli

Kurtarıcı İsa Heykeli; Rio de Janerio sınırları içerisinde yer alan ve 80 metrelik uzunluğu ile dikkat çeken bir yapıdır. 1931 yılından bu yana sapasağlam ayakta duran Kurtarıcı İsa Heykeli’nin Brezilya’nın kuruluşunun 100. yılı anısına inşa edildiği biliniyor.

Kolezyum

M.S. 72 yılında inşa edilen ve yapımı tam 8 yıl süren Kolezyum Roma Dönemi’nden kalma bir eserdir. Gladyatör çarpışmalarının gerçekleştiği Kolezyum bugün hala dimdik ayakta durmayı başarır.

Pin It