Tag

koronavirüs

Browsing
Tarihten bugüne kadar insanlar doğayı inlemişlerdir. Yenilebilir, kullanılabilir, zehirlenilinebilir diye sınıflandırıp bunları deneyerek keşfetmişlerdir.

Doğanın bize sunduklarıyla insanlar şifayı da öğrenmişlerdir. Bitkilerle deneyimleyerek öğrenmişlerdir. Zehirli, faydalı, şifalı olarak.

Eski çağlarda insanlar ruhlar hastalanmadan bedenin hastalanmayacağını düşünürlerdi. İyileştirmek amaçlı da doğal yollarla vücut ve ruhun temizlenmesi ve arınması amaçlı bitkiler kullanılırdı.

En bilindik örnekleri M.Ö.IV yüzyılda faydalı ve tıbbi bitkilerin köklerine uzanılmıştır. Mısır’da mabet ve mezar duvarlarına yapılan resimlerde görülmektedir.

Çin imparatorluklarında M.Ö. 2700 yıllarında her yıl pirinç, soğan ve buğday ekimlerinin merasim ve ritüel şeklinde yapıldığı bilinmektedir.

Sümerlilerin hurma, soğan, arpa ve susam ekmeleri de kayıtlarda geçmektedir.

Bu kullanılan bitkiler medeniyetler tarafından kayda alınmaya ve şifa olarak toplanmaya başlanmıştır. Tabi durum böyle olunca M.Ö.2000 başlarından itibaren kaynaklarda kalanlar kuşaktan kuşağa aktarılan bilgiler bulunmaktadır.

Ocak ayından bu yana dünyadaki COVID-19’un gelişmelerini izliyoruz. Asya genelinde yaşanan karantina, panik, korku ve virüsün tehlikesine şahit olduk. İki hafta öncesine kadar COVIT-19 ile bu denli yakın olabileceğimize belki de ihtimal vermiyorduk. Ancak şu günlerde hijyenle ilgili alışkanlıklarımızı, bağışıklık sistemimizi, karantinada olmanın güvenilirliğini konuşuyoruz. Bu esnada hissettiğimiz korku yüksekte seyrediyor. Korkularımızı kontrol altına almamız, bağışıklık sistemimizin güçlenmesini ve aşırı stresle baş edebilme gücümüzü var eden önemli bir davranış biçimi.

Eğer endişelerimizin dozunu azaltabilirsek, krizi doğru yönetebiliriz. Psikolojik dokunulmazlık, elimizden gelenin en iyisini kontrol etme duygusu oluşturmak için zihnimizde neler olduğu ve reelde ne yaşandığı konusunda gerçekçi olmaktır. Stresi “Her şey kafanızda”, “Sadece olumlu düşün!” cümleleri ile hafifletmek şu sıralar size gerçekçi gelmeyebilir; ancak gerçek şu ki, zihniniz her şeyi daha da kötüleştirebilir. Çoğu insanın farkına varamayan şey, zihninizin felaket senaryoları üretebilecek güce sahip olduğu kadar aynı zamanda sizi kurtarabilmesidir.

Korona Virüs riskinden hem kendinizi hem de ailenizi korumak için içinde bulunduğumuz bu zorlu süreçte uzmanlar sosyal mesafenizi korumanızı öneriyor. Okulların kapanmasıyla hayatımızda belirgin rol oynayan Korona Virüs için yapılan ‘Evde Kal!’ çağrısı, bir tatil olarak düşünülmemeli ve arkadaşlarla buluşmak, aile yemeklerinde bir araya gelmek ya da deniz kenarında koşmak gibi algılanmamalı.

Kendimizi ve sevdiklerimizi korumak için şu sıralar mecbur olmadıkça evden dışarı çıkmak büyük bir risk taşıyor. İçinden geçtiğimiz zorlu süreçte ertelediğiniz işlerinizi düzene koyarak, hobilerinize vakit ayırarak, yemek tariflerini deneyerek ya da egzersiz yaparak evde kalmanın bir zorunluluk olduğu fikrinden uzaklaşabilirsiniz. Ayrıca, bu dönemde çocuklarınızla birlikte yapacağınız pek çok aktivite hem size hem de onlara iyi gelebilir.

Korku, tıpkı sevgi gibi bir enerjidir. Hayatınızı kurtarabilir, aynı zamanda gücünüzü de vakumlayabilir. Eğer korkumuz olmasaydı, kendimizi güvende tutamazdık. Örneğin; binaların çatılarından atlamak, hızla akan bir trafikte karşıdan karşıya geçmek ya da sağlığımızı hiçe saymak gibi şeyler yapabilirdik. Gerçek şu ki; bizler süper kahramanlar değiliz ve bu yüzden korku mekanizmamız bizi bilinçli davranmaya programlar. Ancak elbette bizi koruyan panik ve kaygı ile büyüyen, ruh sağlığımızı olumsuz etkileyen değil, makul ve sağlıklı korkudur!

Pin It