Kategori

İlişkiler

Kategori

Çocukların başarısını, gayretini ve olumlu davranışlarını cesaret verici sözlerle takdir etmenin onlar üzerinde güçlü etkileri olduğu bir gerçektir. Ancak kimi zaman çocukları takdir ettiğimizi zannederken, aslında onları yanıltırız, ikilemde bırakırız ve esnekliklerini kaybetmelerine yol açarız. Bu yüzden bazı cümleler teşvik etmek yerine cesaret kırıcı olabilir.

Bütün cesaret verici kelimeler birbiriyle eşit etkide değildir. Ayrım gözetmeden kullanılırsa, bazı cesaretlendirme biçimleri faydadan çok zarar verebilir. Anahtar nokta ise, çocukların nasıl ve ne zaman övüleceği.

Çocuk mahkemesi ne demek bilir misiniz ?

Acaba oraya getirdiğimiz çocuk, hangi oyunu sahneye koydu, rolünde hangi ebeveyni taklit etti. O aslında yaşadığı toplumun kollektif olarak yazdığı bir oyunu sahneye koymaktan başka ne yapmış olabilir ki?

Başından beri söylediğimiz gibi; insan doğuştan taklit yeteneğine sahip bir canlıdır. Ve gelecek kuşaklar dünya denilen bu kirli sahnede oynanan kötü oyunları izleyerek büyüyorlar. Işıklar içinde uyusun Aziz Nesin’nin dediği gibi :

Hayatınız bir yerlere yetişmekle geçiyor ama zaman size bir türlü yetmiyorsa bir yerde yanlış giden bazı şeyler var demektir. Zihniniz dağılmış olabilir, aynı anda birkaç yerde olmak için insanüstü bir çaba gösteriyor olabilirsiniz ya da aradığınız şeyi bulmakta güçlük çekiyorsunuzdur.

Yapacağınız birkaç küçük ama etkili düzenleme ile zamanınızı daha etkin kullanabilir ve hayatınızı kolaylaştırabilirsiniz.

Bazen bilinçsizce sahnelediğimiz günlük oyunlarda, atalarımızdan öğrendiğimiz tüm taklit yeteneklerimizi kullanarak ürettiğimiz soytarılıklarla. Onlara; onların o küçük beyinlerine gönderdiğimiz her algı, bir önceki ile mantık ve akıl ölçüsünde örtüşmediği anda yarattığımız yıkımlar onların öğrenme sürecin tahrip eder. Onların yapmalarını istediğim şeyleri önce kendimiz yapmalıyız. Çünkü söz, eylemin ancak gölgesi olabilir. Onlar ataları gibi önce görerek öğrenir.

Hayatın temposunu yakalamaya çalışırken kendini karamsar, halsiz ve boğulmuş hissediyorsanız, ne yaparsanız yapın enerjinizi yükseltemiyorsanız, tükenmişlik sendromu yüzünden yaşam kaliteniz düşüyor olabilir. İşinizde başarı sağlamak, başkalarına da faydalı olmak, çocuklarınıza zaman ayırmak, ilgi göstermek, ailenizi ihmal etmemek, arkadaşlarınızla sosyalleşmek, beden sağlığınıza dikkat etmek ve her sorumluluğunuzu en iyi şekilde yerine getirmek için kapasitenizi gittikçe zorlarsınız. Pek çok şeyi aynı anda yapmaya çalışmak ve tükenmek bir başarı işareti değildir!

Bu bir yetişkin oyunu.

Hayatın ta kendisi olan bu oyunun oyuncusu olan bizler, doğamızdan gelen müthiş taklit yeteneğimizle birbirimize iyi ve kötü hikayeler anlatmaya devam ediyoruz.

Ancak gözden kaçırdığımız çok önemli bir ayrıntı var ;

Çağdaş tiyatro, tiyatroyu şöyle tarif eder;  ‘’Bir kişinin herhangi bir gösterisini, bir tek kişi bile, göz ucuyla izlediği anda o artık tiyatrodur.’’ Der.

Tiyatrocular bize tiyatronun izleyicisiz olmayacağını söylüyorlar. Evet! İşte o ayrıntı bize, sahnelediğimiz bu gösterinin gerçek bir tiyatro olduğunu gösteriyor. İzleyici nerede mi dersiniz?

Aşk, halatı kopmuş bir asansörün kalbimizden midemize hızla inmesi gibi sanki. Bütün dünyaya gözü kör, kulağı sağır eden aşk, bize hayatın tek gerçeğinin ‘O’ olduğuna yeminler ettirebilir. Olur olmadık zamanlarda gözlerimizin yaşlarla dolmasının, yüreğimizde kelebekler uçuşmasının, mutlu hayaller kurmamızın sebebi hep aşktan…

Aşk kelimelere sığmıyor elbette. Ancak, aşk bizi değiştirmemeli. Olmadığımız birine dönüştürmemeli. Sevdiğimiz insanlardan, alışkanlıklarımızdan, beğenilerimizden, tarzımızdan, duruşumuzdan bizi vazgeçirmemeli. O zaman aşk bir eziyete dönüşür çünkü!

Pin It